DELİNİN KUYUYA ATTIĞI TAŞLA SOHBET

Eskiden olduğu gibi taş atılacak kuyu kalmadı. Ama yine de herkes birbirine kuyu kazıyor. Kimse hayat yolu üzerinde güvenle yürüyemiyor.

Geçen bir mezartaşı ile sohbet etmiştim. Delinin kuyuya attığı taş bunu duymuş bana haber gönderdi. “Mezartaşı taşı kadarda mı hatırım yok? Benim neyim eksik diyerek sitemle edip benimle konuşmak istediğini” bildirdi.

Ben de kurumuş bir kuyunun başına gittim. Aşağıdan, “Sesimi duyan var mı?” diye bir ses geliyordu. “Tamam” dedim, “ kurtarılmak isteyen değil sohbet isteyen taş bu.”
“Davetin üzerine geldim” dedim yüksek sesle. “Nasılsın?” hal hatır sordum. Aşağıdan cevap geldi. “Nasıl olayım. Hz. Yusuf değiliz ki kuyuya atılınca biri gelsin bizi çıkarsın. Neticede delinin attığı taşa çıkmış adımız. Bu kör kuyuda sesimiz çıkmıyor. İnsanlar suyu aziz bilip kuyudan çıkarıyorlar ama bize kıymet vermiyorlar. Oysa biz de bu evrenin asli elemanıyız.”

“Peki niye deliler seni kuyuya atıyor onu anlamadım” diye soruyorum. Kahırlı bir sesle cevap veriyor. “Konunun deliyle ilgisi yok. Beni hep atarlar zaten. Hacca gider şeytana taş atarlar, bizi kullanırlar. Zamanınında peygambere de taş attılar bizi kullandılar. Günahkara taş atarlar, deniz kenarında, göl kenarında taş denize göle taş atıp kaydırmaya çalışırlar. Yani bizi oraya buraya atarlar. Ama üzülüyorum bazı taşları da el üstünde tutuyorlar. Hacerül esved gökten düştü diye kutsallaştırdılar gidip ona yüz sürüp,, öpüyorlar. O gökten düştüyse biz de yerden çıktık. Hep Allah’ın taşıyız yani. Yerlerin ve göklerin sahibi Allah değil mi. Bizi niye böyle atarlar anlamam”

“Soruma tam cevap alamadım. Seni delinin kuya atmasındaki hikmet ne? yani niye bir deli seni atıyor. Taş cevap veriyor. “Burada vurgulanan aslında deliler değil, akıllılardır. Yani bir deli kuyuya taş atıyor. Kırk akıllı çıkaramıyor. Bu ne demek? Demek ki akıllılar aklını kullanamıyor. Eğer burada sorun taşın kuyuya atılması ise akıllılar bunun önlemini alamamışlar demektir. Önemli olan taşın kuyudan çıkması değil, taşın kuyuya atılmamasıdır. Akıllı insanlar öngörülü olup tedbir alanlardır. Sebepleri bırakıp sonuçlarla uğraşan kişilerde bir akıl zaafı var demektir. Yani kırk akıllı dediğimiz kişileri bu şartlarda akıllı sayamayız. ‘Delinin eline deynek verilmez’ diyen insaoğlu, niye delinin kuyuya taş atmasına izin verir de sonra onu çıkarmaya çalışır. Bazen taş kafalı derler ya, aslında burda bize hakaret ederler. Taşın doğal kanunları vardır, şaşırmaz. Ama insanoğlunun kafasındaki kanunlar karışıktır, çelişiktir. Şaşırırlar herşeyi birbirine karıştırırlar.”

Konuyu biraz değiştirmek istedim. “Kuyunun dibinde canınız sıkılıyor mu” Taş sukünetle cevap verdi “Can sıkıntısı insana ait bir bir özelliktir. Ya geçmişin üzüntüsü ya geleceğin kaygısıyla ne dertler çeker insanoğlu. Oysa ne geçmişi değiştirebilir ne geleceğe hükmedebilir. Bizim ise böyle kaygılarımız yoktur. Biz taş olarak yaşarız. Geçmişten geleceğe doğru akarız. Ancak ne geçmişle ne gelecekle hesabımız olmaz. Harbi olarak anda yaşarız. Ve burdaki suyla, kertenkeleyle, ışıkla, karanlıkla hepsiye dostuz. Onları kıskanmayız, onlara özenmeyiz. Kuyunun ağzı bizim penceremizdir. Gündüzleri güneş, geceleri ay bize ışık gönderirir. Bize tam ulaşmasa da onların bu cömert hali hoşuma gider. Onlar da bizim gibi hesapsız kitapsızdır. Gökteki ay, güneş bizim dostumuzdur. Onların ısısından, ışığından şikayet etmeyiz. Ama insanlar öylemi biraz sıcak olsa güneşten yakınır. Ay görünmese karanlıktan yakınır. Yargılamadan, suçlamadan herşeye dostça bakamaz bizim gibi.”

“Ben sende bir bilgelik görmüştüm onun için sohbet etme ihtiyacı duydum. Oysa seni herkes sıradan bir taş gibi görür herhalde “dedim. Taş sözüne devam etti.“ Gören sadece göz mü sanıyorsun? Sizin bilge insanlarınız “Dost bana nazar kıldı/ Taze civan oldum ben” “Göz ise ancak dostu görmüş olandır/Dostu görmeyen gözü sen göz sayma” dememişler mi? Sizin aşk efsanesinde geçen kara kuru kız olarak gördüğünüz Leyla’yı Mecnun aynı gözle mi görür? Sen bana dost gözüyle bakınca güzelliği gördün. Başkaları, göz penceresinin arkasında bilgi, erdem ve sevgi olmayınca sadece taş olarak görüyorlar.”

Son olarak, “Delilerle ilgilenmeyelim mi veya delilerin attığı taşla ilgilenmeyelim mi? Ne tavsiye edersin.” Dedim. Taş izah etti.“ Siz insanlar kendinizi akıllı sanırsınız. Oysa bazıları aklın üstüne çıkar, bazıları aklın altına iner. Siz ikisini de anormal görüp deli dersiniz. Aslında aklın üstüne çıkanlar veli, aklın altına inenler delidir. Siz deliyle veliyi karıştırırsınız. Deliye veli, veliye deli gözüyle baktığınız olur. Eğer akıllı olsanız bunları karıştırmazsınız. Bazen deliyi veli zannetip attığı taşta hikmet var zannedersiniz. Bazen veliyi deli zannedip taşlarsınız. Bence siz önce ne kadar akıllısınız onu sorgulayın. Dikkatinizi atılan taşa değil, taşı atan kişiye verin. Ve başkaları taş atıyor diye harekete geçmeyin. Yani siz akıllların hareket noktası başkasında olmasın. Yoksa hani bazı köpek sahipleri taş atar köpeğin getirmesini ister. Köpek sürekli atılan taşa koşar ve onu getirmeye çalışır. Eğer delinin kuyuya attığı taşı çıkarmaya çalışırsanız, buna benzersiniz.. Hareketinizi deliler değil aklınız belirlemelidir. O zaman deliyle de taşla da bir sorununuz olmaz.”

Taşa teşekkür ettim. Bilmediğim ne çok şey varmış diyerek bundan sonra taşa taş olarak bakmayacağımı düşündüm.

3302 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir