HASTA ZİYARETİ

Peygamber Efendimiz, ashabından birinin hasta olduğunu duydu. O sahabe hastalık yüzünden iyice zayıflamış, iğne ipliğe dönmüştü. Huyu baştan sona kerem ve lütuftan ibaret olan Mustafa Aleyhisselam, hastanın halini, hatırını sormaya gitti.

Peygamberimiz, hem kendisi hastaları ziyaret eder, hem de hastaları ziyaret edip, hallerini hatırlarını sormayı herkese şiddetle tavsiye ederlerdi. Hasta olanları ziyarette, onların hal ve hatırlarını sormada pek çok faydalar vardır. Bu faydalar da hastadan çok onu ziyaret edenedir. Hasta, eğer Hak dostu ve iyi bir kişiyse, bu ziyaret ve hal hatır sorma, zaten boynunun borcudur.

Nitekim rivayet edildiğine göre, bir gün Allah, Hazreti Musa’ya şöyle bir sitemde bulundu:

-Ey Musa! Ben sana bunca büyük lütuflarda, ihsanlarda bulunduğum halde, hastalandığımda sen niçin beni ziyarete, halimi hatırımı sormaya gelmedin?’

Bu sözler karşısında şaşkına dönen Musa:

-Yüce Rabbim! Sen her kusurdan münezzehsin! Ben, bu sözünün nasıl bir anlam taşıdığını, bununla ne kastettiğini anlayamadım. Lutfet de bana bildir!’ dedi.

Bunun üzerine Alemlerin Rabbi yine sitem yollu:

-Ben hastayken kerem edip niçin halimi sormadın? buyurdu.

Musa:

-Yarabbi! Senin hiçbir noksanın olamaz! Sen yarattıkların gibi hastalanmazsın! Benim bu sözden aklım şaştı! Ne olur bana bu sözün hakikatini anlat!’ diye yalvardı.

Allah buyurdu ki:

-Evet, öyle ama, benim has ve seçilmiş kullarımdan biri hastalanmıştı. Sen onu ziyarete gitmedin. Ona iyi bak! O’na bakan, bana bakmış gibi olur. Onun hastalığı benim hastalığım, onun özür serd etmesi benim özür serd etmem gibidir.

Allah dostlarıyla oturup kalkmak, Allah ile oturup kalkmak gibidir. Onların hoşnutluğunu kazanmak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olur. İşte böyle Allah dostu bir hastayı ziyaret etmekle, hem Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış olursun, hem de o kişiyle aranızdaki dostluk, yakınlık ve sevgi daha da artar. Fakat tut ki, o hasta adam, sana dost değil, düşman! Öyle bile olsa, yine de ihsanda, iyilikte bulunmak iyidir. İhsanın, iyiliğin, düşmanlıkların dostluğa dönüşmesine sebep olduğu çok görülmüştür. O kişinin düşmanlığı dostluğa dönüşmese de hiç olmazsa kini azalır. Çünkü ihsan, iyilik, kine adeta merhemdir.

Hastanın hatırını soruş, dostluğu, birliği temine katkıda bulunur. Bu birlik ve bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur.

Eşi benzeri bulunmayan Allah Rasûlü, o hastayı ziyaret için evine vardığında, hastanın durumunun çok ağır ve perişan olduğunu, tarifsiz dertler ve acılar içinde kıvrandığını, iyice ölüme yaklaştığını gördü. Peygamber ona iltifatlarda bulundu, halini hatırını sordu. Hasta, karşısında Peygamberi görünce hastalığını unuttu, adeta ölüyken dirilmiş, yeniden dünyaya gelmiş gibi sevindi. Hatta, kendisini peygamberin ziyareti bahtına ve şerefine erdiren hastalığına, ‘Bu ne mübarek hastalıkmış, ne güzel dertmiş, bu ne hoş ağrı, sızı ve ateşmiş, ne kutlu gece uykusuzluklarıymış!’ diye övgüler düzmeye başladı.

Adamcağızın bu kadar çok ağır ve şiddetli hastalıklara, dertlere, sıkıntılara, ateşlere, ağrı ve sızılara düşmüş olması, Peygamber’i hem üzdü, hem de sebebini aramaya yöneltti. Halini hatırını sorduktan sonra hastaya:

-Acaba senin bu ağır hastalıklara, bela ve musibetlere, ibtila ve imtihanlara düşmenin bir sebebi var mı? Yoksa bilmeden, bunları başına çekecek bir duada mı bulundun? Nefsin seni altından kalkamayacağın bir hileye mi düşürdü? Ne çeşit dualar ettiğini bir hatırlamaya çalış!’ diye sordu.

Adamcağız:

-Ya Rasulallah! Dualarımda, özel bir şey istediğimi hiç hatırlamıyorum. Bu hastalıklara sebep olacak, nasıl bir dua etmiş olabilirim, bilemiyorum, dedi.

Hazreti Peygamber hastaya sağlığında nasıl dua ettiğini tekrar tekrar sorunca, adam birdenbire hatırlayamadığını hatırladı.

Dedi ki:

-Şimdi hatırladım, ey Allah’ın Rasulü! Ahıret azabının dayanılmazlığı, bu azabın yanında dünya hayatında çekilecek en büyük acı ve ızdırapların bile hiç mesabesinde kalacağı beni çok düşündürüyordu. Öte yandan, ne yaparsam yapayım yine de nefsime uymaktan ve günaha girmekten kendimi alıkoyamadığımı, iyiliklerimin, ibadet ve taatlerimin beni cehennemden kurtarmaya, cennete girmeme yetmeyeceğini görüyor, bundan da çok büyük üzüntü duyuyordum. Sanıyorum bu duygu ve düşüncelerle bir hezeyandır ettim. Allah’a, bana ahırette azap etmesin de, onun yerine bu dünyada hangi azabı, hangi bela ve musibeti verirse versin diye yalvarmaya başladım. Durmadan ahıret azabı yerine geçecek azabı, Allah’ın bana dünyada vermesini isteyip durdum. Derken bu hastalığa tutuldum. Fakat elden ayaktan düştüm. Kendimden, dünyadan, iyiden, kötüden habersiz bir hale geldim. Ne ibadet edebiliyorum, ne Allah’ı anıp zikredebiliyorum, ne dua edebiliyorum, ne de Allah’ın hoşnutluğunu kazanmama yarayacak bir iş yapabiliyorum. Mescide de gelemez, senin yüzünü göremez, kokunu duyamaz, sohbetinden yararlanamaz hale geldim. Sen gelip benimle dertleşmeseydin, beni bu gam ve kederlerden kurtarmasaydın, tamamen hayat kaydından sıyrılacaktım’ dedi.

Peygamber:

-Sen ne yapmışsın? Kendi kendini, güç yetiremeyeceğin büyük bir yükün altına sokmuşsun. Zayıf bir karıncanın koca bir dağı yüklenmeye çalışması gibi bir işe kalkışmışsın. Sakın bir daha böyle bir duada bulunma! Allah, lutuf ve kerem sahibidir. Günahları bağışlar, tevbeleri kabul eder. Size dünyada da, ahırette de iyilikler verir. Dualarınızda Allah’tan size güçlükleri kolaylaştırmasını, hem dünyada, hem de ahırette iyilikler ihsan etmesini isteyin! buyurdu.

2103 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Mustafa ATALAR

1955 yılında Trabzon Şalpazarı'nda doğdu. İlk öğrenimini Trabzon'da, orta öğrenimini İstanbul'da tamamladı. 1979 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat-Maliye Bölümü’nden mezun oldu. 1980-1982 yılları arasında Almanya Köln Üniversitesi’nde Almanca Dil ve İktisadi Sosyal Bilimler Eğitimi aldı. 1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettiş Yardımcısı olarak kamu görevine başladı ve bu Bakanlıkta çeşitli görevlerde bulundu. Halen Sayıştay Üyesi olarak görevini yürütmektedir.

Bunları da sevebilirsiniz

HASTA ZİYARETİ” için 3 yorum

  1. Alttaki rivayet metninizden alindi. Bunun icin kaynak belirtir misiniz lütfen? Eger belirtemiyorsaniz, Allah rizasi icin kaldirin sayfanizdan.

    “Nitekim rivayet edildiğine göre, bir gün Allah, Hazreti Musa’ya şöyle bir sitemde bulundu: Ey Musa! Ben sana bunca büyük lütuflarda, ihsanlarda bulunduğum halde, hastalandığımda sen niçin beni ziyarete, halimi hatırımı sormaya gelmedin?’
    Bu sözler karşısında şaşkına dönen Musa: Yüce Rabbim! Sen her kusurdan münezzehsin! Ben, bu sözünün nasıl bir anlam taşıdığını, bununla ne kastettiğini anlayamadım. Lutfet de bana bildir!’ dedi.
    Bunun üzerine Alemlerin Rabbi yine sitem yollu: Ben hastayken kerem edip niçin halimi sormadın? buyurdu.
    Musa: Yarabbi! Senin hiçbir noksanın olamaz! Sen yarattıkların gibi hastalanmazsın! Benim bu sözden aklım şaştı! Ne olur bana bu sözün hakikatini anlat!’ diye yalvardı.
    Allah buyurdu ki: Evet, öyle ama, benim has ve seçilmiş kullarımdan biri hastalanmıştı. Sen onu ziyarete gitmedin. Ona iyi bak! O’na bakan, bana bakmış gibi olur. Onun hastalığı benim hastalığım, onun özür serd etmesi benim özür serd etmem gibidir.”

  2. Erkan Dündar SORDU:
    Alttaki rivayet metninizden alindi. Bunun icin kaynak belirtir misiniz lütfen? Eger belirtemiyorsaniz, Allah rizasi icin kaldirin sayfanizdan.
    “Nitekim rivayet edildiğine göre, bir gün Allah, Hazreti Musa’ya şöyle bir sitemde bulundu: Ey Musa! Ben sana bunca büyük lütuflarda, ihsanlarda bulunduğum halde, hastalandığımda sen niçin beni ziyarete, halimi hatırımı sormaya gelmedin?’
    Bu sözler karşısında şaşkına dönen Musa: Yüce Rabbim! Sen her kusurdan münezzehsin! Ben, bu sözünün nasıl bir anlam taşıdığını, bununla ne kastettiğini anlayamadım. Lutfet de bana bildir!’ dedi.
    Bunun üzerine Alemlerin Rabbi yine sitem yollu: Ben hastayken kerem edip niçin halimi sormadın? buyurdu.
    Musa: Yarabbi! Senin hiçbir noksanın olamaz! Sen yarattıkların gibi hastalanmazsın! Benim bu sözden aklım şaştı! Ne olur bana bu sözün hakikatini anlat!’ diye yalvardı.
    Allah buyurdu ki: Evet, öyle ama, benim has ve seçilmiş kullarımdan biri hastalanmıştı. Sen onu ziyarete gitmedin. Ona iyi bak! O’na bakan, bana bakmış gibi olur. Onun hastalığı benim hastalığım, onun özür serd etmesi benim özür serd etmem gibidir.”
    MUSTAFA ATALAR cevapladı:
    Bahsettiğiniz konu Mevlana’nın Mesnevisinden alınmıştır. C.II, 2156-2166 beytler).
    Hasta ziyareti, dinimizce tavsiye edilen, çok sevaplı güzel işlerden, salih amellerdendir. Bu konuda Peygamber Efendimizin sayısız uygulamaları ve tavsiyeleri de vardır. Müslim’de Birr bahsinde geçen 43 numaralı hadis de bunlardan biridir. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    ‘Ey Âdemoğlu! Hastalandım da beni ziyaret etmedin.’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben seni nasıl ziyaret edebilirdim ki?’
    ‘Bilmiyor muydun, falan kulum hasta oldu, sen ise onu ziyaret etmedin. Onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulacağını bilmiyor muydun?’
    ‘Ey Âdemoğlu! Senden yiyecek istedim, beni doyurmadın.’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben seni nasıl doyurabilirdim ki?’
    ‘Bilmiyor muydun, falan kulum senden yiyecek istedi de onu doyurmadın. Onu doyurmuş olsaydın, bunu benim nezdimde bulacağını bilmiyor muydun?’
    ‘Ey Âdemoğlu! Senden su istedim, bana su vermedin!’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben sana nasıl su verebilirdim ki?’
    ‘Falan kulum senden su istedi. Ancak sen ona su vermedin. Ona su verseydin, bunu benim nezdimde bulacaktın.” (Müslim, Birr, 43.)

  3. Erkan Dündar SORDU:
    Alttaki rivayet metninizden alindi. Bunun icin kaynak belirtir misiniz lütfen? Eger belirtemiyorsaniz, Allah rizasi icin kaldirin sayfanizdan.
    “Nitekim rivayet edildiğine göre, bir gün Allah, Hazreti Musa’ya şöyle bir sitemde bulundu: Ey Musa! Ben sana bunca büyük lütuflarda, ihsanlarda bulunduğum halde, hastalandığımda sen niçin beni ziyarete, halimi hatırımı sormaya gelmedin?’
    Bu sözler karşısında şaşkına dönen Musa: Yüce Rabbim! Sen her kusurdan münezzehsin! Ben, bu sözünün nasıl bir anlam taşıdığını, bununla ne kastettiğini anlayamadım. Lutfet de bana bildir!’ dedi.
    Bunun üzerine Alemlerin Rabbi yine sitem yollu: Ben hastayken kerem edip niçin halimi sormadın? buyurdu.
    Musa: Yarabbi! Senin hiçbir noksanın olamaz! Sen yarattıkların gibi hastalanmazsın! Benim bu sözden aklım şaştı! Ne olur bana bu sözün hakikatini anlat!’ diye yalvardı.
    Allah buyurdu ki: Evet, öyle ama, benim has ve seçilmiş kullarımdan biri hastalanmıştı. Sen onu ziyarete gitmedin. Ona iyi bak! O’na bakan, bana bakmış gibi olur. Onun hastalığı benim hastalığım, onun özür serd etmesi benim özür serd etmem gibidir.”
    MUSTAFA ATALAR cevapladı:
    Bahsettiğiniz konu Mevlana’nın Mesnevisinden alınmıştır. C.II, 2156-2166 beytler).
    Hasta ziyareti, dinimizce tavsiye edilen, çok sevaplı güzel işlerden, salih amellerdendir. Bu konuda Peygamber Efendimizin sayısız uygulamaları ve tavsiyeleri de vardır. Müslim’de Birr bahsinde geçen 43 numaralı hadis de bunlardan biridir. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    ‘Ey Âdemoğlu! Hastalandım da beni ziyaret etmedin.’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben seni nasıl ziyaret edebilirdim ki?’
    ‘Bilmiyor muydun, falan kulum hasta oldu, sen ise onu ziyaret etmedin. Onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulacağını bilmiyor muydun?’
    ‘Ey Âdemoğlu! Senden yiyecek istedim, beni doyurmadın.’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben seni nasıl doyurabilirdim ki?’
    ‘Bilmiyor muydun, falan kulum senden yiyecek istedi de onu doyurmadın. Onu doyurmuş olsaydın, bunu benim nezdimde bulacağını bilmiyor muydun?’
    ‘Ey Âdemoğlu! Senden su istedim, bana su vermedin!’
    -‘Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben sana nasıl su verebilirdim ki?’
    ‘Falan kulum senden su istedi. Ancak sen ona su vermedin. Ona su verseydin, bunu benim nezdimde bulacaktın.” (Müslim, Birr, 43.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir