RÜŞVETİN KÖTÜLÜĞÜ

Mevlana’nın üzerinde önemle durduğu konulardan biri de alanın da verenin de suçlu ve cehennemlik olduğu bildirilen rüşvettir.  Mevlana rüşvetçi kamu görevlilerini uyarabilmek için şöyle bir hikayeden yola çıkar:

Hindistan’daki şehirlerden birinde yaşayan akıllı bir adam, yolları bu şehre düşmüş birkaç dostuna rastladı. Yıllar sonra onlarla tekrar görüşebildikleri için çok sevinmiş, sevincinden adeta güller gibi açılmıştı.

-Hoş geldiniz! deyip hepsini sevgiyle, dostlukla ve güler yüzle ağırladı.  Hoşbeşten sonra, bunların çok uzun bir yoldan geldiklerini, şehirde fazla kalmayıp yollarına devam edeceklerini, memleketlerine daha çok yolları olduğunu, buraları pekiyi tanıyıp bilmediklerini, yollarda genellikle av hayvanlarını avlayıp karınlarını doyurduklarını ama bu civarda pek fazla av hayvanı bulamadıkları için biraz sıkıntıda olduklarını öğrendi. Adamcağız, bilgi ve tecrübeden doğan rahmetinin coşması ile dostlarını ileride kendilerini bekleyen bir tehlikeye karşı uyarma gereğini duydu:

-Dostlarım, biliyorum ki avlanmak zorundasınız. Avlanmadan karnınızı doyurmanız, yolunuza devam edebilmeniz mümkün değil. Şimdi gideceğiniz yolda ileride fillerle karşılaşacaksınız. Fil yavruları da avlanmaları gayet kolay, semiz ve eti lezzetli hayvanlardır. Aman ha aman sözümü, nasihatimi can kulağıyla dinleyin, sakın fil yavrularını avlamayın ve onların etinden yemeyin! Filler yavrularına karşı çok merhametlidirler. Yavrusu kaybolunca, öfke ve hasretle hortumundan dumanlar saçarak, tozu dumana katarak gece gündüz onu arar. Gerekirse yüzlerce fersah yol yürür, yavrusunu bulmadan rahat etmez. Yavrusunun kokusunu, hatta onu yiyenlerin ağızlarında bile tanır. Yavrusunu yediğinden şüphelendiği herkesin ağzını teker teker koklar, yavrusunu kim kebap edip yemişse bulur ve onu yiyenlerden öcünü çok acı bir şekilde alır. Kardeşlerim! Tekrar tekrar sizi uyarıyorum ki, çok zorda kalsanız bile, açlığınızı yatıştırmak için otlarla yapraklarla yetinin ama fil yavrularını avlamayın ve yemeyin! Yoksa pişman olursunuz, canınızı da gönlünüzü de belalara salmış olursunuz! Aklınızı başınıza alın da sakın tamah yolunuzu vurmasın! Ben sizi pişman olacağınız bir işi yapmaktan kurtarmak için üzerime düşen öğüt ve nasihat borcumu ödedim. Gerisi size kalmış! Haydi gidin hayra karşı! Yolunuz açık olsun! diyerek onları uğurladı.

Yolcular yola çıkıp, kırsal alanda epeyce yol kat ettiler. Ekmekleri azıkları iyice tükenmiş, suları azalmıştı. Yol kenarında yeni doğmuş güzel bir fil yavrusu gördüler. Aç kurtlar gibi hemen üstüne üşüştüler. Yoldaşlardan birisinin bu işe karşı çıkmasına, kendilerine dostlarının yaptığı uyarıları hatırlatmasına rağmen, fil yavrusunu oracıkta kesip yediler. Diğerleri fil yavrusunu kebap edip yedikleri halde, o adam bütün açlığına rağmen, elini ve ağzını sürmedi. Fil yavrusunu yiyenler, karınları doyduktan sonra, akşam erkenden yatıp uyudular. O adam da açlıktan zaten uyuyamadığı için, kamp yerinde bekçilik yapıyordu. Birden bire akşamın alacakaranlığında kızgın bir fil çıkageldi. Önce gözetlemecilik yapan adama doğru koştu. Yanına gelince, ağzını koklamaya başladı. Etrafında birkaç kere dönüp dolaştı, tekrar tekrar dönüp ağzını kokladı. Ağzında aradığı kokuyu bulamayınca ona hiçbir zarar vermeden kamp yerinde uyuyanlara yöneldi. Onların hepsinin ağzında yavrusunun kokusunu alınca, yavruyu kebap edip yiyenleri paramparça ederek öldürdü. Kimisini ayaklarıyla eziyor, kimisini de hortumuyla havaya kaldırıp hızla yerlere çarpıyordu. Fil, yavrusunun kokusunu hemen tanımış, öğüt, nasihat dinlemeden o yavruyu yiyenlerden intikamını acı bir şekilde almıştı.

Hak kokusu da, batıl kokusu da, iyi koku da kötü koku da, biz farkında olmasak, yatıp uyuyor olsak bile ta göklere kadar çıkar. İkiyüzlü ve münafık dostunu, yaptığı çeşitli münafıklıklardan tanıyamıyorsan, ondan gelen pis kokudan anlayabilirsin. Bu kokuları çok uzaklardan alabilenler, duyabilenler vardır ama onlar yine de yüzümüze vurmayıp örtmeye çalışırlar. Örneğin, kibir, hırs, şehvet kokusu, söz söylerken insanın ağzında soğan sarımsak gibi kokar. Sen soğan sarımsak yedikten sonra ne kadar: ‘Ben ne zaman soğan sarımsak yemişim? Ben soğandan da nefret ederim, sarımsaktan da!’ diye yeminler etsen de kimse sana inanmaz. Çünkü nefesin bunun aksini söyler ve bunların kokusu, seninle beraber oturanların dimağlarına vurur, onları rahatsız eder. İnsanın içinin pisliği, kalbinin kötülüğü sözleriyle dışarı vurur, kendini gösterir. O kötü kokular yüzünden, duaları da kabul edilmez, reddedilir. Böylelerinin duasına ‘Sesinizi kesin! (Kur’an, 7. Sûre (A’raf), Ayet:204)’ cevabı gelir. Böyle azgınlar, sopayla kovalanır.  Fakat sözün pek düzgün değil, hatta eğri bile olsa, eğer özün doğruysa, Allah, sözündeki eğriliğe bakmaz, o söz eğriliği bile makbul olur. Mevlana rüşvetçileri şöyle uyarıyor:

“Ey rüşvet alarak halkın kanını emen, bu işten hemen uzaklaş! Halkın kanını emmek, seni halkın sahibi, yani Yaratıcısı ile savaşa tutuşturur. Halkın malı, halkın kanı demektir. Çünkü mal, emekle, gayret ve çabayla, güç, kuvvet harcayarak elde edilir. Onu rüşvetle veya başka haksız bir yolla yiyenler, halkın kanlarını emmiş olurlar. Ana filler, yavrusunu kimin yediğini, onların ağız kokularından kolayca tanıyıp bulabildiği, kan güderek yavrusunun öcünü onları ezip çiğneyerek, paralayıp parçalayarak aldığı gibi, Allah da halktan rüşvet alıp yiyenlerden, kamu malını zimmetine geçirenlerden, halkın kanını emenlerden bunun intikamını en acı şekilde alır, bu gibilerin köklerini kazır, hepsini mahv ve perişan eder (Mesnevi, Cilt III, beyit 156 ve devamı).”

3034 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Mustafa ATALAR

1955 yılında Trabzon Şalpazarı'nda doğdu. İlk öğrenimini Trabzon'da, orta öğrenimini İstanbul'da tamamladı. 1979 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat-Maliye Bölümü’nden mezun oldu. 1980-1982 yılları arasında Almanya Köln Üniversitesi’nde Almanca Dil ve İktisadi Sosyal Bilimler Eğitimi aldı. 1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettiş Yardımcısı olarak kamu görevine başladı ve bu Bakanlıkta çeşitli görevlerde bulundu. Halen Sayıştay Üyesi olarak görevini yürütmektedir.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir