DÜŞMAN YANIM TAKSİM’DE

EYVAH DÜŞMAN YANIM TAKSİM’E ÇIKIYOR

Taksim Meydanı korkuları yaşatma alanı olarak abideleştirilmeye çalışılıyor.

Futbol kutlamaları, yılbaşı eğlencelerine açılabiliyor. Ama sıra tüm dünya ülkelerinde ‘İşçi Bayramı’ olarak kutlanan 1 Mayıs’a kapatılıyor.

Hükümetin gerekçesi ise provokasyon. Günler öncesinde hem de Türk-İş gibi muhafazakar bir işçi örgütünün de katılımıyla DİSK ve KESK 1 Mayıs’a Taksim’de kutlamak için talepte bulundu. Amaç, 1977’de hala kimin provoke ettiği henüz resmiyet kazanmayan 40’a yakın insanın yaşamını kaybettiği kanlı 1 Mayıs’ta işçilerin parmağı olmadığını ortaya koymaktı. 1 Mayıs’ların bundan sonra işçi örgütlerinin dayanışmasıyla, olaysız kutlanabileceğine güzel bir önek oluşturmaktı.

Ama olmadı. Bunun tek sebebi ise hükümet oldu. Kutlamaların provoke edileceği korkusuyla
Hükümet kutlamalara izin vermedi. Güvenlik güçleri zırhlarını giyip sanki düşmanla savaşa çıkıyormuş gibi meydanı parselledi. Meydan’da kutlama yapmak isteyen işçi örgütlerinin engelleneceği ve ‘orantılı’ güç kullanılacağı da hükümet üyeleri tarafından açık açık beyan edildi. Kısaca Taksim 1 Mayıs için ‘yasak hemşerim’ komedisinin son örneklerinden biri oldu. 1 Mayıs’ta ‘hoşgörü’ rafa kalktı.

Engellemelere karşın Meydan’a gitmek isteyen ve bu anlamsız yasaklara direnenler ise polisin kullandığı aşırı güç, fütursuzca atılan gaz bombaları sonucu utanca dönüştü. Biber gazından etkilenenler tedavi için hastaneye götürülürken, hastanenin acil servisinde ‘düştü’ denilen gaz bombası da traji-komik olaylar zincirinin bir başka halkasını oluşturdu.

Utancı kim yaşadı? İspanya’dan Fransa’ya, Rusya’dan Küba’ya 1 Mayıs’ı meydanlarda gönüllerince kutlayan dünya ülkeleri işçilerine karşı boynu bükük bırakılan ve ‘düşman’ safında görülen Türk işçileri yaşadı. Her an her şeye karşı tetikte olma hissi yaratılan Türk halkı yaşadı.

Bu korku neden yaşatılıyor, üretimin üç kademesinden biri olan işçiler neden neredeyse ‘düşman’ olarak tanımlanıyor?

Üretimin üç bileşeni arasında denge kurmak bu kadar zor mu? Sermaye, girişimci ve işçi, üretimin üç bileşeni. Biri olmazsa diğeri ve dolayısıyla üretim olmaz gerçeği ne kadar göz ardı edilebilir?

Bu dengeyi gelişmiş ülkeler, özellikle Avrupa ülkeleri kurmuş. Özellikle Fransa bu ülkeler içinde öne çıkanı. Fransa’nın TÜSİAD’ı olarak tanımlanabilecek örgütü, politikalarını bu çerçevede şekillendiriliyor.

Olaysız, insanların ölümle karşı karşıya kalmayacağı 1 Mayıs kutlamasının tek yolu da bir bütünü oluşturan bu yanların birbirini düşman olarak görmemesinde kilitleniyor..

Tabii bu gerçeği ülke politikalarının yönlendiren hükümetlerin de görmesi gerekiyor. Özgürlükler savunulurken, tüm kesimlenin özgürlük taleplerine kulak verebilmek gerekiyor.

Bir yanın bir yana ‘düşman’ olmamasından geçiyor. Aksi durumda, ne üretmek, ne paylaşmak; ne de mutlu olmak mümkün.

1050 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Hanife ŞENYÜZ

1961 yılında Yozgat’ta doğdu. 1982 yılında Gazi Ünversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Aynı yıl Akdeniz Haber Ajansı’nda gazetecilik yaşamına adım attı. Sırasıyla Dünya Gazetesi, Ekonomist Dergisi, Radikal Gazetesi ve Taraf Gazetesinde ekonomi muhabiri olarak çalıştı. Meslek yaşamına şimdilik nokta koydu, noktadan sonra başlayan cümlelerin daha keyifli kurulacağı umuduyla...

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir