EN İYİ SAKLANMA YÖNTEMİ

Açık toplum demokrasinin yerleşmesi için gereken unsurlardan biri. Bunun için tüm kurumların hesap verme yükümlülüğüyle donatılması, kamu eliyle yürütülen tüm işlemlere ilişkin kamuoyuna bilgi sunumu, bu açıklığı sağlayacak unsurlardan birkaçı. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kamuoyunda çokça tartışılan İLKSAN yolsuzluk dosyasında, “Verdiysem, ben verdim” diyerek, hesap vermeyi kabul etmediği, hepimizin hafızalarında hala duruyor.

Siyasiler hala sandığı göstererek, bu yükümlülükten belki hala kaçıyorlar. Ama kamu kuruluşları, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da bastırmasıyla ‘açıklık ‘ politikasını yavaş da olsa uygulamaya koydular. Merkez Bankasının başı çektiği bu uygulamada, Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı, Gelir İdaresi, Rekabet Kurumu, Kamu İhale Kurumu gibi birçok kuruluş kendi Web sayfalarını oluşturdular, eskiden bakanların iki dudağı arasından alınırsa ulaşılabilen bilgileri yalnız basına değil, kamuoyuna açtılar.

Gazetecilik yaşamımda, eskiye dair uygulamalarla ilgili anımsadığım iki keskin örnek var. Bunlardan biri, Türkiye’nin dış borçları ile ilgili bilgilerdi. Türkiye’nin dış borcu ne kadar, bu borçlar hangi kuruluşlara ait gibi bilgilere ulaşmak neredeyse olanaksızdı. Kimse Türkiye’nin ne kadar borcu var bilmiyordu. Ortalama rakamlar ortada dolaşıyor ama devleti yönetenler tarafından resmen ilan edilmiş rakamlar yoktu. Ta ki, ANAP hükümetleri döneminde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olan Güneş Taner bir gece yarısı bütçe görüşmeleri sırasında açıklama yapıncaya kadar. Gece sabahlar kadar süren bütçe görüşmeleri sırasında öğrendiğimiz bu bilgi hepimizi şaşkınlığa sürüklemiş ve gazetelerde ertesi gün geniş yer bulmuştu.

Diğer örnek de, Türkiye’nin bütçe uygulama sonuçlarının yansıtıldığı Kamu Hesapları Bülteni ile ilgili. Bu bülten iç hizmete dönük olarak çıkartılır ve basına açıklanmazdı. Maliye Bakanı canı istediğinde yılda birkaç kez basın toplantısı yapar ve bu verilerden işine gelen unsurları açıklardı. Bu bültene zaman zaman ulaşan gazeteciler de iyi gazetecilik örneği sergilemiş addedilirlerdi.

Şimdi, hatta bunu IMF ile programın başladığı 2000 yılına kadar götürmek mümkün. Bu iki örnekte yer alan bilgiler dâhil, birçok alandaki gelişmelerle ilgili bilgiler bu kuruluşların internet sitelerinde yer alıyor. Geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok bilgi aktarılıyor kamuoyuna.

Bu bilgiler açıklanıyor da çok mu şey biliyor kamuoyu dediğinizde, yanıtınız ne yazık ki ‘evet’ olamıyor. Eskiden duyduğum bir söz geliyor aklıma. “Saklanmak istiyorsan ortada gözükeceksin” demişti bir arkadaşım. Ortada olanın, kimseden kaçmayan birinin sorgulanmayacağını söylemişti. Sanırım bugün de aynı şey oluyor. Daha çok bilgi dolanıyor ortada, nasıl olsa gözüküyor diye ayrıntısına bakmak gelmiyor kimsenin aklına. Bakan ve anlatanı da kimse dinlemek istemiyor, heyecanlı bir şey söylenmiyor diye. Bilgiyi açıklayan kuruluşlar da ayrıntıların üzerine örtmek için bir araç olarak kullanılıyorlar, bu sözde açıklığı.

Bu sözde açıklık, gazetecilerin sorgulama yeteneğini de köreltti. Rakamlar üzerine çalışmak ve soru sormak gerek. Tabi yanıtlayacak birini bulursanız karşınızda.

1345 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Hanife ŞENYÜZ

1961 yılında Yozgat’ta doğdu. 1982 yılında Gazi Ünversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Aynı yıl Akdeniz Haber Ajansı’nda gazetecilik yaşamına adım attı. Sırasıyla Dünya Gazetesi, Ekonomist Dergisi, Radikal Gazetesi ve Taraf Gazetesinde ekonomi muhabiri olarak çalıştı. Meslek yaşamına şimdilik nokta koydu, noktadan sonra başlayan cümlelerin daha keyifli kurulacağı umuduyla...

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir