Derdim çoktur, dalsam ummana

UMMAN

Derdim çoktur, dalsam ummana ummana…

Umman, bin bir çeşit derdin olduğu, daldıkça derdin ziyadeleşip, dalanı dert denizine garkedip hepten dert deryası içinde artık kendini göremediği bir yer midir, yoksa, elvan elvan derdin içine daldıkça dağıldığı, dertleri bertaraf eden, böylelikle derin sularında nefes alınabilecek, kendine (özüne) gelinebilecek bir mekan mıdır.

Bu iki saikten hangisiyle olursa olsun, haritada görüp, ‘haa Umman burasıymış…’ diye kendini Arap Yarımadası’nın en güneyine atan birileri var mıdır bilemem, zaten bu tür ‘derdi’ veya ‘arayışı’ olan birisinin de –şayet türkülerde kalmamışsa- kendini Umman’a atmasına hiç ihtiyaç yoktur. Çözüm yanı başındadır ve bizatihi kendinde mündemiçtir.

Umman, Arap yarımadası’nın en alt ucunda, güney-doğuya dönük ince bir bant haliyle, hafiften Hint Okyanusu üzerinden Pakistan ve Hindistan’a göz kırpar.

Sabaha karşı saat dörtte Umman’a indiğinde cevaplanması müşkül bir sualle karşı karşıya gelirsin, ikilem içinde bocalarsın, çoğu hemen bir taksiye atlayıp, kendini otele atar, artık sabah yaklaşmaktadır ve yol yorgunluğunu gidermek için yaptığın bu tercihten dolayı yarım günün gider.Otel parası bir şekilde karşılanıyorsa, zaten bu seçeneğin dışında başka bir tercih aklına gelmez, beni de bu kalıbın içine sokma!, diyecek olanlar için sözüm yok, zaten onlar ikinci kategoriye giriyorlar: Kendine güvenip, merakı+heyecanı+muhabbeti destekli yarım gününü heba etmeyenler.

Yavaş yavaş şafak sökmektedir, geniş, düzenli, iyi aydınlatılmış yollardan şehre doğru ilerlerken, Allahım! bu ne sarp kayalıklar, vadiler, yerine göre denize paralel, yer yer dik varyantlar, aralarından geçip Muscat’ı ararsın. Oysa Muscat, bu keskin varyantlarla bölünmüş kıyının küçük koylarına serpiştirilmiş yerleşim yerlerinin, semt veya mahallelerin toplamıdır.

umman_02

Mutrah, Muscat’ın downtown’u…her ne kadar eskiye ait bir takım birikimlere hiç rastlanmasa da, işlevi itibariyle böyle.

Cuma saatinden önce ara ver ve sık sık önüne çıkan Coffee Shop’lardan birinin önüne otur, iki-üç masası olan küçük mekanlar bunlar, muhtemelen Pakistan’lı –çoğunluk bu tür esnaflık işlerini yapan onlar- dükkanı yeni açmaktadır, elindeki satırla irice bir hindistan cevizinin kafasını uçurur,tepeden içine bir pipet saplar ve uzatır: Tefaddal…Ohh bee…(karşıda, liman kenarında inip kalkan, danseden bir martı ordusu var ki, evlere şenlik, sonra konuşalım) şimdilik tıss…

Mutrah Souk, Gold Bazaar, Cornisch(kordon)’e açılan dar koridorlar, küçük dükkanların olduğu kapalı çarşılar.Buyurun Kapalı Çarşı’ya…envai çeşit giysiler, şallar, parfümcüler, mahalli kıyafet satanlar, bunları atla, çarşının tavanına göz atmamın dayanılmazlığının farkına sonradan varıyorsun, çeşit çeşit tavan süslemeleri, ahşap oyma ve boyama örneği, geleneksel dekor ve motifler.

İki şey önemli: Hançer ve tütsü…

Evet, hançer ve tütsü!.

Hançer işini görsel ve turistik birkaç söz söylemekle geçiştirmek çok yavan ve amatör karşılanması gerektir. Hançer üzerine sözü olanlara, araştırması olanlara selam olsun, onlara şapka çıkarırım, katkılarından zevkle istifade ederim. İki türü var Hançer’in: Bele sokulan ve sol kol pazu altına bağlanan.İkincisini açıktan göremezsin, zaten görememelisin de, yazmayı beceremedimse tekrarlayayım, sırrı görünmezliğinde saklı…Bele bağlanan kuşak içine, hafif sola kayan, sapı görülebilen, Hançer ise, ne söylüyor, ne anlatıyor, ne demek istiyor. Tabii şimdilerde şehir merkezlerinde birinci şekilde hançer taşıyana hiç rastlanmıyor, belli ki, onu taşıyacak ‘kültür’ de yok oldu, insanlar da değişti, modernitede zaten böyle şeyler, görsellik ve halk dansları içinde mütalaa ediliyor. Ancak, işimizin temelinde ‘fotoğraf çekmek’ durmadığı için, okuyucunun buna karnı tok olduğu düşünülürse, Hançer’le ilgili yarenliği Muscat’ın dışındaki köylük bölgelerde, vahalarda bulabiliriz ama şimdilik buna imkan yok.

umman_03

Tütsü…

Arap ülkelerinde, Orta-Doğu ve Afrika ülkelerinde, Hint Okyanusu civarındaki ülkelerde mutlaka tütsü vardır, hayatın vazgeçilmez bir enstrümanıdır. Bu bir endüstriye, yaşama biçimine dönüşmüştür. Yemek gibi, mobilya gibi bir şeydir. Sinbad’ın ülkesinde, Alaaddin’in Sihirli Lambası eşite yakındır Umman desek, kuşkusuz bu genelleme ekonomistlerce hafife alınır.Ekonomiyi, girişimciliği, zaten toplantılarda konuşacağız.

Sen, arkadaş, hiç bu kadar ‘tütsü ekonomisi’ gördün mü,sayılamayacak kadar çeşitli tütsü kapları, en basitinden altın ve gümüş kaplamalı şamdanvari çeşitlerine kadar, arap sakızı başta olmak üzere yüzlerce çeşit kokulu otlar, onları yakmaya yarayan –uzun süreli, kıvamında ve yavaş yakış önemlidir- muhtelif ot ve yapraklar, kokulu yağlar, küçük maşalar, vs, vs…Her yerde bu ‘ekonomi’yi görmek mümkün, başta Mutrah Souk olmak üzere…

Tütsüyle kötü ruhları mı kovuyoruz, mekan içine güzel, nefes açan, mutluluk veren bir rayiha mı yayıyoruz, yoksa kader, kısmet, talih işleri mi bekliyoruz.

İkinciye diyeceğim bir şey olamaz, neticede –hoşlanıyorsan tabii, zevklerine uyuyorsa- hoş bir şey… Ancak, ilk ve üçüncü saiki de göz ardı etme, ‘kötü ruhlar’ını kovacak, seni selamete çıkaracak, içindeki putlardan arındırıp kemale erdirecek, ahlak-ı hamide’ye yükseltecek bir yöntem, usul, yol biliyorsan söyle, öyle kitaptan okuyup satarak değil.

Şans, talih, kader, kısmet, zaten her zaman ilgi duyduğumuz şeyler, emek harcamadan, veya az yorularak, hatta açıl susam açıl muradımıza ersek, ne zararı var.Misal: Alaaddin’in Lambası…Olması mümkün de, bizde onu (o nimeti) taşıyacak kabiliyet olmadığı için herhalde vermiyorlar. İlahi kudret var, öyle de olur, böyle de…

umman_04

Fish Market…

Limandaki martı ordusu vardı ya, onlar bir kısmı kapalı, bir kısmı açık, deniz kenarındaki bu alan üzerinde iş görüyorlar. Kapısında ‘Fish Market’ yazan bu Pazar yerine daldığında, envai çeşit (bu kelimeyi de çok kullandık) balıkla karşılaşırsın. Ben balık dünyasından pek anlamam, bu kadar çeşit balıktan bir kaçının bile ismini sayamam. İrili ufaklı, renkli, benekli, bıyıklı, dev cüsseli bir çok balık, midye, karides, ahtapot… yerlerde yatıyor. Çoğu hala canlı. Rahmetli Evliya Çelebi burayı gördü mü acaba.Seyretmek bir zevk, yemek bir özlem…

Sahilde bir kısım balıkçı da ağları henüz yeni boşaltıyor, ağa yapışmış balıkları ağdan ayırıyor. Kilo işi olmadığından, balıklar taneyle satılıyor. Levrek türü balıkların 5’i 1 Dinar (2.68 US Dolar). 50-60 kiloya kadar balıklar var, bakışları muhteşemdi. Çok daha büyük balıklar da geliyormuş. Herkes poşetlerle balık götürüyor, kuyrukları poşetin dışına taşmış balıklar, vay babam vay…

Bu her gün böyle.

umman_05

Nizwa Kalesi…

Biraz da kaleye çıkalım. Umman’ın sadece Muscat değil, onun dışında, başta Sur, Salala, Nizwa gibi şehirlerinde de kaleler(forth) çok yaygın. Şehirlerle kaleler arkadaştır. Kalesiz şehir olmaz.Sultanın güzel kızı bu kalede beyaz atlı prensi bekler.Kayalıklar şehirlerle iç içe olduğundan, Muscat’ta 10’dan ziyade kale var. Jalali Forth, Miranda Forth, Wadi-i Kebir Forth, bunlardan en görkemlileri. Diğer tepelerde de bir kısmı turistik amaçla yapılmış bir çok gözetleme kulesi biçiminde büyük, oval kuleler var.Bunlar iyi aydınlatılıyor ve yol üzerlerinden geçenlere de bir heyecan veriyor.

Nizwa, Muscat’a 180 km ve içeride.Taksi dolmuşlar adam başı 2 Dinar’a götürüyor.Bunlar lüks taksiler paşam, public bus sordum da güldüler, 8,5 litre benzin 1 Dinar.

Nizwa Kalesi’ni görmeden ‘kale gördüm’ diyen yalan söyler. İki kere iki dört.

Kalelere hep bir cümle kapından girilir. Girişte destek birimlerine ait mekanlar, alanlar, depolar. İkinci katta makam odaları, dinlenme ve kabul mahalleri, daha yukarda makam. En üstte ise 360 derece gözleme imkanı olan, toplarla, burçlarla donatılmış, 150 metre çapında savunma ve gözetleme alanı. 40 dönümlük alan içinde surlarla çevrili yapının kale bölümü, sadece onun bir parçası. Sur içinde bir çok kapalı ve açık mekan bulunmakta.Kale içinden kuleye çıkarken-oldukça lirik oldu- kule kapısından içeri adım attığınızda karşınızda bir tabela: look up! Kaldır başını dar uzun bir aralık, yukarıda bahsettiğim gözetleme alanına kadar uzanan. Bir adım daha yukarı çıkınca bu ‘deliğin’ ne işe yaradığı resimlerle anlatılıyor:Ola ki düşman dış kapıdan geçti, kule kapısını da geçti, yukarı tırmanacak ya, iş ciddiye bindi demektir, burada sultan ve tebaası için ayrılan ve stoklanan hurmalardan çıkan şıra (deposu en üst katta ve zamanın şartlarına göre çok bilimsel dizayn edilmiş) sair zamanda tatlılarda kullanılmak üzereyken, şimdi kaynatılıp o 100 metrelik mesafeden düşmanın kafasına boca ediliyor.daha başka bacalar da var, onlar kaçma ve lojistik amaçlı kullanıyor.Eşikten attığın ikinci adımın karşısında yine bir levha: look down!. Bu kez aşağı bakıyorsun, tahtayla kapatılmış bir kuyu, 4-5 metre derinliğinde, dar ve 3-4 adam yan yana sığacak şekilde. Anladın mı şimdi…Nezaket bizde olsun, anlatabildim mi…

En üst kattan bakıldığında şehri bütün yönleriyle görebiliyorsun, altında uzayıp giden yem yeşil hurma bahçeleri.

10 km ilerde Bahla Kalesi, 30 km ilerde Jabril Kalesi de çok güzel ve benzeri mekanlar, Malkoçoğlu filmlerini burada çevireceksin.

Nizwa Kalesi’ni görmeden ‘kale gördüm’ diyen yalan söyler.Nokta.

Dönüşte şoför Salim (burada çoğu kişinin adı, Salim) oldukça geveze biriydi, neşeliydi, pozitifti, ondan çok şey öğrendik, sosyal hayata ait bir çok detay, dedikodu demiyelim de, hadi değerlendirme diyelim.

Velhasıl, Umman eşittir hançer, tütsü, balık ve kaleler desek yeterli mi.

Uzayıp giden tren yolları…

Bu da nereden çıktı, ne treni, şimdi Umman Denizi’nin kenarına uzan ve denizin tadını çıkar, suhunet 30 derece, fıstık gibi…

Evvelim sen idin, ahirim sensin.

1312 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

İhsan Solmaz

1956 yılında Ankara Çamlıdere'de doğdu. 1980 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra T.C. Trablus Büyükelçiliğinde Sözleşmeli Memur olarak çalışmaya başladı. 1985 yılında 10 ay ABD/Boston, Simon’s College ‘de eğitim aldı. Çeşitli özel ve kamu sektörü işyerlerinde ve KOSGEB’de çalıştı. Siyasallılar Vakfı Kurucu Üyesi ve Mütevelli Heyet Üyesi olup, uzun süre Başkanlık görevinde bulundu.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir