İSThy

THY–2

Bu yazıyı okurken; burnunuzla, kulağınızla, göbeğinizle, cep telefonlarınızla, alıcılarınızla ve geleceğinizle o-y-n-a-m-a-y-ı-n….

Koltuğumdaki emniyet kemerlerimi bağlayıp zihnimdeki kelimeleri serbest bıraktığım bir uçak yolculuğundan daha selamlar. Paralı uçak yolculuğundan ortaya çıkan, beleş ruh yolculukları serisinin 2.yazısında beraberiz.

Önceki gibi yine aynı yolu kullanarak yaptığım Trabzon-İstanbul uçuşundan canlı canlı karşınızdayım. Yazı, uçakta, yükseklerde, el alemin gözleri önünde yazıldı, temize çekildiği yer ise sizlerin merakı dışında…

Memleketimin müreffeh göklerinde süzülen bir uçağın içinde yazmak, uçaktakileri rahatsız eder mi bilmem ama hosteslerin dikkatini çektiği kesin.

İstanbul’dan başlayan dönüş yolculuğunda yine ECONOMY CLASS’ın müzmin müdavimi olarak ben, birilerine acaip gelse de elime aldığım kağıt-kalem ile şu an okumakta olduğunuz yazıyı yazdım. Her seferinde nezaketle yaklaşıp, yolculuğun yarımcı saatinde sandwiç ve nescafe fırlatan hosteslerin ilgisiz kalmadığı bu yazıda yine son yolculuğuma dair gözlemlerimi paylaşmaya çalıştım.

Şu an siz, bitmiş bir yazının tashih edilmiş halini okumaktasınız. Zira indiğimizde orijinal hali, buruşuk bir SKY dergisinin arasında, el yazısı formatında bitmiş vaziyetteydi.

Sırası gelmişken az evvel değindiğim FIRLATMA hadisesini açayım; Orijinal zamanda toy bir hostes tarafından denetlendiğimden, konuyu uzatmadan es geçtimse de şimdi tafsilata inmek gerek….Önceki yazımda, economy class yolcularına ikram konusunu eleştirirken böyle bir tabir kullanmıştım, o yüzden ikinci kez açmayalım diyorum.

Aslında tamamen eleştiri yapmak için başlamadım yazıya; iltifat ve takdir edebileceğim konular da bulmam mümkündü 10.000 metre yüksekte ama münekkit olmaya yatkın muharrir olduk bir kere. Her şeye tersinden bakmak icab ediyor.

Bu kadar kelime yazdım, hostes denetiminin ardından, korkudan mı bilmem ama yine de fırlatma kavramını tamamıyla ifade edebildiğime inanmıyorum. En iyisi siz de bir iç hat uçak yolculuğu yapın, kemerlerinizi bağlayın (benim gibi bağlamakta zorlanırsanız çevrenize şaşkın şakın bakın, yardımınıza koşacak nefer çok olur..) ve mümkünse oturur oturmaz halledin bu ayrıntıyı. Yoksa uçakta ilk ve en hızlı FIRÇA YİYEN YOLCU seçilirsiniz sonra da erzağınız kesilir, demedi demeyin. Yutkuna yutkuna pişman, aç ve sefil iniş yaparsınız ha!.

Başınızı güvenle arkaya yaslayın ve kalkıştan yarım saat sonra THY hostesleri tarafından gerçekleştirilen geleneksel AŞ DAĞITIM TÖRENLERİ’ni seyre dalın. Tabi o anda kemeri, yan yolcuyu, dünyayı, işinizi, eşinizi, çeklerinizi, tuttuğunuz takımı, konaklayacağınız oteli, cep telefonunuz kapalı iken sizi araması muhtemel kişileri velhasıl herşeyi unutun ve sadece izleyin.

Perde açılıyor!

Bu perde maalesef yürürlükten kaldırılacağı söylenen, THY’nin, bizi sınıflara bölen branda perdesi. Önceki gözlemimde gördüğüm konumda ve durumda, adeta ayırımcılığın sembolü, gri ve soğuk perde.

Uçağın ön tarafından, iki hostes, o perdenin açılmasıyla beraber ellerinde el arabasına yükledikleri malzemelerle yemek dağıtımının startını veriyor. Birincisi sandwiç, ikincisi plastik bardaklarda soğuk-sıcak içecek servisi yapıyor. Doyurmayacak kadar yemek, susuzluğunuzu gidermeyecek kadar sıvı sunumu gerçekleşirken sakın beklentilere kapılmayın.

Durmadan, duraksamadan, koridordaki hareketlenmeye ve dışarıdaki (Camın dışındaki) bulutlara ilgisiz, tamamen elimdeki kağıda odaklanarak yazmakta olduğum yazımın 3.sayfasının ilk paragrafında bunları yazmaktayken, hosteslerden birinin daha KOKU NÖBETİ’ne tanık oldum.

Uçağın iç havasını güzelleştirmek amacıyla başlatılan uygulamaya göre, hostesler, sırayla ve 15 dk arayla, uçağı bir baştan bir başa yürüyorlar. Uçağa bindiğimden beri bir mana vermeye çalıştığım bu ritmik geçişin amacının ne olduğunu az önce fark ettim; Sarışın ve narin hostes yanımdan geçerken öyle bir koku yayıldı ki burnuma, kafamda şimşeklerin çakmaya başlaması ile olayı çözmem bir oldu. Sersemletecek dozda serpilen kokuların ilham kapısını açmları da bir başka ilginçlik.

Meğer podyumda yürürcesine koridoru kateden hosteslerin amacı, süründükleri kokuyu uçağa homojen şekilde dağıtmak ve uçağın taze-ferah kokmasını sağlamakmış…

Tümdengelim mantığıyla geriye döndüğümde hafızam beni, enteresan ipuçlarıyla baş başa bıraktı, şimdi asıl onları ayıklamakla meşgulüm. Kalemimin mürekkebi bitmiş gibi uçakta, koltuğumda şaşkın şakın duruşum uzaktan nasıl göründü bilmiyorum ama zor anlar hakikaten benim gibi seri yazan biri için. Yine de yenilmedim, yedirmedim ellere ve kelimelerin büyüsüyle yazıma daldım, hem de yeni bulgu ve belgelerle.

“Tek rakibimiz Türk Havayolları” sloganıyla hizmet gören otobüs şirketlerinin yıllardır uyguladıkları yönteme takıldım; oda spreyi ile otobüs muavinin saat başlarında, kolonya ikramından sonra yaptığı anti-perspirant, anti-sarımsak anti-kusmuk ve anti-usuruk etkili fıs fıs uygulamasını hatırladım. Otobüs firmalarının bu Alaturca girişimine THY’nin daha fazla kayıtsız kalmadığı anlaşılıyor. Diyecek bir lafımız yok; mantığa, medeniyete, cumhuriyete aykırı değil en azından. Ancak bir sorun var; Kokunun niteliği….

Hoş giyimli, okumuş, nazif ve bakımlı hosteslerin, ellerinde sprey kutusuyla gezmesi abes kaçacağından, koku yayma olayını mobil olarak, THY yetkilileri, hostesleri kullanarak çözmeyi akıl etmiş. Bu konuda özel eğitim aldılar mı bilmiyorum ama, hostesler, uçuş öncesi, parfüm kokusunda ve sıra konusunda anlaştıktan sonra, uçuş anında uçağın koridorunu bir baştan diğer başa sırayla kat etmek suretiyle koku yayma vazifelerini ifa etmiş oluyorlar. Belki ben haksızım, belki hayal görüyorum ama yakınımdan geçen her üç hostesten aynı kokuyu almam ve bu geçişlerin 15 dakikada bir periyodik olarak ve düzenli bir sırayla yapılması böyle bir teori ileri sürmeme sebep oldu. Bu ilginç kanıya varmama sebep olan olayları şimdi kanıt olarak ileri sürebildim mi onu da okuyucuya bırakıyorum.

Yine de konu ne olursa olsun, şu merakımı gidermek açısından, son İstanbul yolculuğumun TREND kokusunun hangisi olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Evet, aylar içinde hatta daha kısa zaman dilimlerinde değişebilmesi özelliği nedeniyle trend tabirini kullanıyorum, yaygın olarak tercih edilen parfüm kokusunu, o yüzden burnumun alıcıları, burada daha hassas çalışıyor. Bu sefer revaçta olan (öztürkçe kullansam daha iyi olacak diye düşündüm, zira, trend dediğim şeyin Türkçe karşılığını şimdi buldum,REVAÇ. Sanırım bana yakışan da bu halini kullanmak olacak) koku; Limon!..

Bayanların ağırlıkta olduğu mekanlarda, kalabalık caddelerde, bilimsel toplantılarda, otobüs kuyruklarında, metro yolculuklarında hatta uçakta hep aynı kokuyu duyumsadım, hayret ki hepsi aynı kokuydu ve hepsi limonu andırıyordu. Hatta sevdiklerimi aramak için kullandığım ankesörlü telefonların ahizelerinde bile aynı koku vardı. Bir gün bir İstanbullu kızı öpecek olsam nasıl koktuğunu da merak ediyorum buradan. Neyse.

Yanımda taze sıkılmış limon kokusu gibi hissettiğim bu kokuyu daha fazla yazmak istemiyorum ama burada THY için iltifat yapma gereği duydum, çünkü; bu uygulama sayesinde Beyoğlu İstiklal caddesinde burnuma gelen koku ile, İstanbul’dan Trabzon’a giden uçaktaki koku aynı.

Hangi yöntemle olursa olsun THY, yolcusunun konforu için en ufak detayı da düşünmüş ve sokaklardaki revaç kokuyu, gökyüzünde uçağın koridorlarında, hosteslerin vardiyası sayesinde ferahça hissetmemizi sağlıyor. Hem de oturduğumuz koltuktan bulutları seyrederken…

Sözün, değineceği uç noktayı bularak bitirmeye çalıştığımız bir yazıyı, uçak içinde yazıldığı orijinal haliyle nakletmeye çalıştım.

Dileğim, yeni bir yolculukta, farklı bir konuda yeni bir uçak yazısı ile tekrar sizlerle buluşmak.

14-03-2004 ; Misak-milliyenin gökyüzü satıhlarında bilmem kaç bin feet yükseklikte bir mevki..

2445 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Suat ACAR

Mart 1972’de Siirt'te doğdu. İlk-Orta-Lise öğrenimini burada bitirdikten sonra, 1990 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı. Diyarbakır’da pratisyen doktor olarak çalıştıktan sonra Dicle Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon A.B.D.’de ihtisasa başladı. 2003 yılında Fizik Tedavi uzmanı doktor olarak mezun oldu. Halen uzman doktor olarak görevini sürdürmektedir.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir