TURİZM SEZONUNUN VE İLLEGAL KUM SAVAŞLARININ AÇILIŞI

 

Kum, çok bilinmese de dünyada sudan sonra en çok kullanılan ham madde konumunda ve ona hâkim olmak için örtülü savaşlar hadi açık söyleyelim: mafya savaşları yaşanıyor.

Kum inşaat, yol, köprü, hızlı tren ve cam yapımında kullanılan çok önemli bir madde ve dahası diş macunu, deterjan, kozmetik ürünü, bilgisayar, çip, telefon, uçak, kâğıt, silikon, cam, kredi kartları, plastik, boya… gibi pek çok şeyin hammaddesi. Şu anda dünya piyasalarında kum sıkıntısı var ve sorun, “bir odanın içerisinde bulunan dev bir uçak gibi büyük.” Biz daha inşaat aşamasındayız ve bunu Marmara depreminde tecrübe ettik; denizden çalınan kumların kimlere menfaat, kimlere mal ve can ziyanı getirdiğini…! Akıl aldık mı? Eyüpsultan ve Sarıyer sahillerindeki kum dağlarına bakınca olumlu olmak zor!

Bu girişten sonra turizmde kum savaşı ne alâka diyebilirsiniz. Evet konumuz bilinen evrensel sorun değil, bizim yerli ve milli kum paylaşım problematiğimiz:

Yaz gelince adadasın

Mayo giymiş kumlardasın                    

Etrafında güzel kızlar

Canın çeker burnun sızlar  

Ne ömür şey, oh ne rahat

Yoktur eşin lüküs hayat   ( E.R.Rey)

 

Sahillerimizdeki kumsallardan bahsediyorum… Beach’lerden: Kum, güneş, deniz ve işte yengeniz bileşenlerinden kum efendiden…

Özal hükümetine değin bizde turizm faaliyetleri sakîl, ağır aksak yürüyordu; sahillere pek rağbet yokta. Doğrusu kurallara ve kaidelere de itibar zayıftı. Sadece kamu idareleri kafalarına göre moral, dinlenme ve eğitim tesisleri kondururlardı.

Vaktâ ki rahmetlinin özel teşvikleriyle iş dünyası turizmi öğrendi ve yönünü sahillere çevirdi. Yüce devlette talveg ve maksimum su kotu, kıyı çizgisi, kıyı kenar çizgisi gibi sözcüklerden ibaret metinler vazetti ama bunlar bir türlü hayata hâkim kılınamadı.

3621 sayılı Kıyı Kanunu Madde 6– Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez.” Breh breh! Süper laflar…

Taze ve sıcak dövize her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardı: Kuralla muralla vakit kaybedemezdik! İstim arkadan gelsindi… Yoksa bu devlet, DSİ vasıtasıyla kim kaç kök patates, kim kaç kök hıyar ekmiş hesabını yapar, akarsuları ona göre taksim eder, suyu da mahsulü de heder etmez! Bu kez beka meselesi idi: Dövize hücum!

Turizmin öncüleri, kimine göre Özal’ın iteklemesiyle, kimine göre uyanıklıklarıyla kıyı veya koyların göbeğine tesislerini kurdular. Halkın kullanımında kalması zorunlu olan -başta 200 m, daha sonraları 10 m’ye kadar indirilmiş- alanı pervasızca işgal ettiler. Vatandaşın hukuku üstün olmadığı, hakkını arayanı soranı olmadığı için de bu işgaller muhkem addedildi. Zaten vatandaşlar çok yakında dövizde yüzeceklerinden, bu duruma katlanırlardı…Gerçi takibeden yıllarda Turist ve Döviz adedinde rekorlar kırdık yinede iki yakamız bir araya gelemedi. Acaba cevabı “Turist döviz getirir, ahlak götürür!” sırrında mı gizli?

Bir ara işittim ki, Kadriye’de (Antalya) bir otelci 10’u silahlı, 120 özel güvenlikçi istihdam etmiş. “Kat hizmetlerinde mi kullanacaksınız?” dedim ona, “Yok, çevre koruma için” dedi. Tüm dertleri mangır olan gözü dönmüşler abes gerekçeler öne sürüyorlar:Serbest bırakırlarsa sahil hep Serikliler’le dolarmış! Kadınları şalvarla denize dalar, kendileri rakı içip sarışın frenk kadınlarına sarkarlarmış. Ki o güzelim yurdum insanlarını tenzih ederim, onlara laf edenleri de fevkalade kınadım. Bu tehlike o kadar derin hissedilmiş ki, Belek’te farklı bir devlet yapılanması türü olarak “Özel Güvenlik Alanı” oluşturulmuş; 50 civarı işletme karadan, denizden ve havadan Amerikanvari “badyguard”larla korunur olmuş! Serikliler’in denize girmesi değil, artık görmesi bile mümkün değil! Böylece dahili sorunu hallettik. Gelgelelim international sıkıntılara!

İlk başlarda denize en yakın, yani ön sırada olanlar etraflarını battal beden çevirdiler; otellerinin bahçesi haline getirdiler. Devlete de işgaliye ödediler. Adı üstünde işgal ve bunu ilan ile devlet hazinesine ecrimisil, işgaliye akçesi ödüyorlar. Fakat, bizim cennet ülkemizde ecrimisil makbuzu yani ceza makbuzu kapı gibi tapu sanılıyor; o sahayı gerekirse kan dökerek koruyorlar, vatan gibi… Yukarıda bahsedildiği üzere önce çevredeki yurttaşları kovdular, sıkıntı yaşamadılar. Daha sonra yeni yeni turizm alanları oluşturuldu, geliştirildi, genişletildi; bol kepçe teşviklerle 1.,2., 3., 4., …sıra tesisler açıldı. Bu sektördeki yenilerin her şeyi 5+ yıldızlı idi ancak kumsalları yoktu. Denize tek çıkış yeri ön sıradaki komşular… Müşterilerinin çoğunun Rus olmasından mıdır nedir, arka sıradaki tesislerde sıcak denizlere ulaşma arzusu çok yükseldi. İlk başta adli ve idari çekişmeler denendi sonuç alınamayınca fiili çekişmeler ve tabi devreye Öcü Dayılar girdi. Turizm gelirlerine bir önemli paydaş daha ortak oldu. Kapalı devre paylaşımlar sürüp gitti. Son zamanlara kadar alan da, veren de bizim çocuklardı; en azından ülkemizin zararı yoktu!

Şimdilerde ise turist sayısı artışı oranında tesislerin kahir ekseriyeti ecnebi sermayesine geçti. O anlı şanlı otel sahibiyim diyen zevatın, iştirak yüzdesinin %2-3 seviyelerinde olduğunu görmek çok olası, yani bir nevi kâhya pozisyonundalar. Hal böyle olup paydaşlar ecnebileşince, öcü dayılarda da bu süreç işleyecektir; artık Ustura Kemal’in ekmeğini Al Capone kapacak. Son zamanlardaki yasadışı sosyal medya yayınlarında otel, yat limanı, restoran, çökme, kollama, başını kopartma kelimeleri ve bazı yabancı isimlerin çokça geçmesi tevekkeli değil.

Burası da Aspat değil Halilim

Aman Bitez yalısı

Yüreğime sancı saldı

Aman kurşun yarası (Türkü)

 

Netice itibariyle turizm sezonunu bekleyen yerli, yabancı canlar bir hayli çok. Kum bekçileri de… Bu sezon ve her sezon kum savaşları her yakayı tutacak; bu konuya uluslararası sermaye ve organizasyonlar sanırım çok uzun süre duyarsız kalmayacaklardır. Ne yapabilirler?

  1. a) Tahkim vb. hükümler gereği kıyılarımızı yönetirler.
  2. b) Bir gece ansızın sıvışıp gittiklerinde cıs cıbıldak kalırız orta yerde.

Umarım elim sonuçlar doğurmaz ülkemize ve dünyamıza… Bu kötü süreçler insani/medeni, çevre dostu, öncelikle tüm yurttaşlarımızı kapsayıcı hale evrilir mi? Umutlanmak çok zor… Birçok veçhede olması gereken değişikler için devrim nitelikli bir esinti şimdilik hissedilmiyor.

Gelişmiş dünyada işler böyle mi?

Tabii ki hayır!

En azından kumsal üzerinden çekişme yok.

Bırakın diğerlerini, şu gariban Yunanistan bile çözmüş işi.

Dostum Osman Erdem geçen yıllarda Yunan adalarına gezmeye gitmiş; bu mevzuyu da gözetlemiş, bana özetledi sağ olsun. Kıyı kenar çizgisi 300 m (biraz abartmışlar doğrusu). Bu alan tamamen kamuya ait; temizlik vs. onların işi. Alanda WC, duş yeri, şezlong, gölgelik, kebapçı, biracı vs. yasak. Sadece kişisel eşyalarınız olan havlu ve şemsiyenizle girebiliyorsunuz. Vatandaşlarına bedava yabancılar içinse otelcilerden turist başı/ günlük (denize girsin girmesin) 7 USD. Onlarda özel adalar, koylar falanda var biliyorsunuz onlar sözümüz dışında.

Uzanmışım kumsala

Güneş damlar içime

Kurumuş dudaklarımda

Unutulmuş bir beste

Yaşıyorum aheste       (Sertap Erener)

118497 Toplam Görüntüleme 5 Bugün

Ali Taşkın BALABAN

1958 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Ü. S. B. F'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Antalyada ikamet etmektedir.. * Facebook Sayfamızı Beğenebilirsiniz: buradan abone olabilirsiniz ve yazılarımızı kolayca takip edebilirsiniz. * Yazıların üstündeki benim adımı tıkladığınızda benim tüm yazılarımı içeren 5 - 6 sayfalık menü açılır oradan istediğinizi tıklayarak okuyabilirsiniz. Yorumlar vasıtası ilede yüksek fikirlerinizi iletebilirsiniz. Lütfedip okuduğunuz için teşekkürler.

Bunları da sevebilirsiniz

TURİZM SEZONUNUN VE İLLEGAL KUM SAVAŞLARININ AÇILIŞI” için 2 yorum

  1. SAYIN VALİM HER SATIRI OKURKEN DÜŞÜNDÜREN YAZINIZI BÜYÜK BİR İLGİ İLE OKUDUM MADOLYONUN ÖBÜR YÜZÜNÜ GÖRENLERE GÖSTERENLERE MİNNETTARIM. AKLIMA KRAL CIPLAK SÖZÜ GELDİ. GELDİDE KRAL CIPLAK OLSA NE YAZAR HALK KÖR OLDUKTAN SONRA.SAYGILARIMLA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir