SELAMLAŞMAK

Bir gün, otobüs durağında beklerken yanımdan geçen yaşlı adam bana “selamünaleyküm” dedi. “Aleykümselâm” dedim. Selamla birlikte içimde bir unuttuğumuz bir sıcaklığı hissettim. Elbistan’da geçen çocukluk günlerimi düşündüm. İyi niyet ve nezaketin sembolü olan selamlaşma, hem dini bir ritüel hem sosyal bir davranış olarak yaygın bir alışkanlıktı. Özellikle büyükşehirlerde selamlaşmanın hayatımızdan yavaş yavaş çekildiğini bu güzel hasleti yitirerek yalnızlaştığımızı düşündüm.

Bizi ziyarete gelen kayınpeder dolmuşla Kızılay’a gidip dönmüş evde hayretle: “Ankara’nın insanı bir garip, dolmuşta herkes dilini yutmuş gibi hiç konuşmuyor. Bir huylarını sevdim ki, parayı verdiğinizde elden ele şoföre kadar ulaştırıyorlar” demişti. Büyükşehirde selamın ve kelamın olmadığı insanların kalabalığa dönüştüğü bir iletişim soğukluğunu hissetmiş olmalıydı.

Bir keresinde metroda giderken üç bayan Japon turist binmişti. Metro tenha idi, yanım ve karşı iki koltuk boştu. Üç bayan oturmadan önce tebessüm içinde bana “merhaba” dedi. Bir an için çok mutlu oldum. “merhaba” diyerek karşılık verdim. İneceğim durağa geldiğimde sessizce kalktım. Kapıya yöneldim. Üç bayan biraz doğrularak yine tebessüm içinde bana “iyi günler” dediler. “İyi günler” dedim, bu defa mahcup olmuştum. Farkında olmadan bazı güzel özelliklerimizi nasıl unuttuğumuzu hatırladım.

Selamlaşma, kelamın, iletişimin ve muhabbetin kapısıdır. Selam verme emniyet huzur ve selamet dilemedir, bir çeşit duadır. Selam aynı zamanda muhabbeti artıran bir davranıştır.

Nevzat Kösoğlu “Geçmiş Zaman Peşinde Yahut Vaizin Dedikleri” isimli kitabında benim otobüs durağında aldığım selama benzer bir yaşadığı olayı şöyle anlatmaktadır.

“Büyük kentler hayatı nesneleştirip şeyleştiriyor; çok kurallı, insanları içine kapatan soğuk bir ilişkiler ağına dönüştürüyor. Yıllar önceydi; gecenin bir saatinde Ankara Demetevler’de yürüyerek eve gidiyordum. Karşı kaldırıma yakın bir yerden “Selamünaleyküm” diyen bir ses duydum. Gecenin bir saatiydi. Baktım, aşağı doğru yürüyen tanımadığım biri bana selam vermişti. Birden o karanlık sokak nasıl ışıklandı; içim birden nasıl aydınlandı! O çamurlu yol pırıl pırıl olmuştu.

Büyük kentlerde yüz binlerce insan, hepimiz ayrı zenginlikler içinde nasıl böyle yoksul, bir selama muhtaç, bir tebessümle mutlu olabilecek açlıkta yaşadığımızı o zaman derinliğine fark ettim…”

1481 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir