Bakü’de Şimdi Yaz

BAKU

 Baku’de şimdi yaz var…

Baku isminin  ‘Bey-Köy’den geldiği söyleniyor. Bir diğer rivayete göre de Bad-ı Kube… serin rüzgar… püfür püfür…Hazar Denizi’nin batı yakasında deniz içine doğru uzanan geniş bir burunun (yarımada-abşaron) üzerinde kurulu. Şehir, denizden içeri doğru yükselen dağlık, tepelik, yerine göre düz araziler üzerine yayıldığından, tabii bir cazibe de içeriyor. Tepelerden aşağı doğru inen cadde ve yolların çoğu sahil boyunca paralel giden geniş bulvara iniyor. Bulvar üzerindeki meydanların en büyüğü de Azatlık Meydanı…

Azatlık, köleliğin zıddı, malumunuz. Bir insan köle değilse azattır, özgürdür. Kendi yaşamını, tercihlerini, duruşunu ve insiyatifini kendi arzusuyla belirleme imkan ve kabiliyeti vardır. Günümüzde sözlük anlamında köle bulunmamakla birlikte, gelir dağılımındaki ciddi ve çarpıcı dengesizlik, çoğu insanın azat yaşadığına dair bir iddiayı da pek destekleyemiyor. Dünya nüfusunun yarısı açlıkla ve bunun getirdiği zorlu yaşam koşulları ile mücadele ediyor, buna yaşamak denirse ayakta kalmaya çalışıyor. Ayakta kalma, bir anlamda tabiat şartlarıyla başa çıkma olarak iddia edilecekse, güçlü ve babayiğit insanların şansları göreceli olarak daha yüksektir. Ancak, bugün bu durum böyle değil. Bir çok parametrenin içinde eğitimin vazgeçilmez bir önemi var. Eğitilmiş insan, kaliteli insan; kaliteli bir toplumun olmazsa olmaz şartı.

Resmi kayıtlara göre Azerbaycan’da okur-yazarlık oranı % 98. Yenilerin çoğunluğu Rusça bilmiyor, bunun yerine İngilizce öğrenimi gelişiyor. Eskiden ‘Doğu Bloğu’ ülkeleri söz konusu edildiğinde aklımıza ilk gelen özelliklerden birisini de kitap basımının yüksek oluşu ve yaygın kitapevleri oluştururdu. Bu durum benim aklımda  her ne hikmetse yer etmiş, iz bırakmış, bu yüzden şimdiye kadar gördüğüm bu coğrafyadaki ülkelerde gözlerim hep kitapçıları arar. Baku’de büyük sayılabilecek kitapçıya rastlayamadım. Ancak, bir çok ‘büfe’ türü kitapçı görmek mümkün. Buyurun size bir kitap: temiz baskılı, güzel kapaklı, daha yeni basılmış: Rasim Özdenören/Kirli Şuşeler

Kirli Şişeler’den sonra kitapçıda dolanma arzum daha da arttı, bu arada acıktım, lahmacuncular, dönerciler, vs. Tekrar kendime geldim, dedim ki, yahu burada farklı bir şey araman zaten nafile, memleket havaları vesselam…

bakude_yaz_var_01

İçeri Şeher…

Baku şehrinin ilk yerleşkesine ‘İçeri Şeher’ deniyor. Eski Baku burası, kalenin içinde bir bölge, dışarıdan geçerken burada bir eski şehrin bulunduğunu anlamak zor. Defalarca çevresinden geçmişim, birisine sordum, taksiyle filan nasıl gidilir diye, dedi ki, içeri şeher işte burası, şu ilerdeki kapıdan (büyükçe bir kapı görünüyor) girersin… etrafta bir çok inşaatlar ve tadilatlar olduğundan, ‘tarihi’ bir koku almada zorlanıyorsunuz. Şehrin her tarafı gibi burası da temiz, bakımlı. Nostaljik bir duygu vermiyor, yenilenen yapılar, şirket ofisleri, birkaç yabancı misyon binası arasından geçerken işte bunlar diyorsun:

Muhammed Mescidi, Aşur Mescidi(1169), Maktab Mescidi(1649), Hacı Bani Hamamı, Kız Gal’ası(6-12 asır), kervansaray veya eski konaklama mahalleri…Bu noktada biraz durmalı, buruk bir seyir bu, küçük bir alan içinde bir kültür, bir yaşam biçimi, eğitim ve ticaret, Erzurum, Sivas, Bağdat, Basra, Çin’e kadar, anlaşılan o ki, bu ‘kültür’ farklı bir şey, Uzak-Doğu’ya, Çin ve Mançurya’ya, Kuzey Afrika’ya uzanan, burada derin bir iç çekip, kendi güncelimize döndük.Ama düzelecek, kanaat olsun düzelecek…

Taş işçiliği kıvamında küçük şirin yapılar. Mescitlerden bazıları kapalıydı, belki tamirat filan yapılacak.

Kız Kalesi bunlar içinde, ortada bir yerde büyükçe bir kule, içeriden dönerek çıkılıyor, sekiz katlı,  her katında muhtelif el sanatları, etnoğrafik objeler ve eski dönem hayatını resmeden  fotoğraflar sergileniyor.

Tarihte Sultanların hep güzel kızları vardır, kızlarına gözbebekleri gibi bakarlar, üzerlerine titrerler, ama ne hikmettir ki, Sultan kızının talipleri de çoktur, siyaseten veya gerçekten gönülden – kızın sevdiği başka bir taşralı delikanlı yoksa- Sultan’ın altın saçlı kızına olan temayül, Sultan’ı bir çıkış yolu bulmaya zorlar, Kız Kaleleri’nin icadı bu saikle olsa gerektir.

Terasa çıkıldığında 360 derece Baku’yu seyretmek mümkün. Hazar üzerinde ve kıyısında çok sayıda petrol platformları…

Muallim Zeki ve Yas Evi

‘Çılgınlık’ Türklere uyan bir vasıf, en azından milliyetimiz itibariyle bu vasıftan hoşlanıyoruz, böyle anılmanın ne zararı var, kaldı ki Türkler bu ‘çılgınlığı’ hiçbir zaman sömürü amacıyla, müstemleke zihniyet amacıyla kullanmadı, gittiği yerde hizmet etti, dahası başka türlü davranması da mümkün değil, inanıyorsa, kriterleri az çok biliyorsa, hizmet etmekten başka muradı olamaz, ne boş yaşamayı düşünebilir, ne de zulmü.

Muallim Zeki, Sivas’ lı, oldukça ‘bücür’ sayılabilecek cüssede, 35-40 yaşlarında, Türkiye’den genç yaşta ayrılmış, muhtelif ülkelerde Arapça öğrenmiş, hafızlığı ikmal etmiş, sonra da yolu bir şekilde buraya düşmüş, burada evlenmiş, üç tane de çocuğu var, Maşallah. Kur’an Kursu, hafız yetiştirme, Gençlik Yurdu, birçok sosyal faaliyet, Azeri Hükümeti de kendisini seviyor, destekliyor. Sınırsız Atlas’ta daha ziyade görsel izler bekleyenler için bu bahis her ne kadar hariçten görünse de; bir, benim önüme böyle bir kare düştüğünden, iki, birinciparagrafın bir örneği olduğundan buraya düştü. Yoksa ‘çılgınlığımız’ mesnetsiz kalabilirdi. Muallim Zeki ile son bir anı daha : Bir delikanlının annesi vefat etmiş, ona taziyeye gidecek, bana da teklif etti, zaman da müsaitti, gittik delikanlının evine, Muammer isminde, çok efendi birisi, sıvacılık isleri yapıyor, salona buyur etti, masanın üzerinde aman Allahım, kekler, pastalar, meyveler, çay, vs. Uzaktan gelenlere yemek de veriliyormuş, bu hizmet ölünün ardından muhtelif günlerde 4-5 kez tekrarlanıyor, masraflı olmuyor mu dedim, borçla da olsa yapılıyor dedi, burada âdet böyle, ikram önemli, cenaze sahibinin durumu zayıfsa komşular da yardım ediyor, düğün merasimleri de  bu mantıkta, burada girmeyelim, çok abartılıyor, içecek ayranı olanlar için de,olmayanlar için de… neyse, Azeri kardeşlerimiz yabancı değil, atalarımız bir…Cenaze evine ‘Yas Evi’ deniyor, Muallim Zeki hâzirûnu bulmuşken bir süre sohbet etti, frene basmasa milleti hoplatacak, sonra bir aşir okudu ve ayrıldık.

Rayonların İnkışafı…

Yani görece az gelişmiş yörelerin de kalkındırılması… bölgesel kalkınma. Ekonomi de bir canlı organizmadır, kolay gelişebileceği, hayat bulabileceği, girdi maliyetlerinin ucuz, pazar imkanlarının fazla olduğu yerlerde daha hızlı serpilir. Medeniyetler de öyle, büyük şehirlerde (buralara Medine deniyor) gelişiyor, ya da büyük şehirler daha ‘Medeni’ oluyorlar. Ancak kırsal kesimi de göz ardı edecek değiliz, oralar da ne nimetler var, zor da olsa süren bir hayat var, hem desteklersen yeni Medine’ler de çıkarabilirsin, dahası göçü önlersin vs… bunlar İktisat İlmi ile alakalı konular, İktisadi İnkışaf Nazirliği bu işe önem veriyor, petrol dışı gelir ve yatırım sahalarını oluşturmaya çalışıyor. Kendi işini kurma, girişimcilik, sanayi şeheri (organize sanayi bölgesi) gibi konuları tartışıyoruz, verimli ve bereketli bir süreç içindeyiz, Batılı sivil toplum kuruluşları da her işte olduğu gibi bu işin de içindeler, olsun, alırsın da verirsin de… duruma göre… duruşuna göre… dik dur, net dur, bu arada ihlası da, sevgiyi de, coşkuyu da elden bırakma… bu işler hamasetle olmaz, ama içindeki inanç, direnç bir hedef bağlamında dostlarınla birlikte… işte böyle Samir kardeş.

bakude_yaz_var_02

Cuma namazını Şehitler Hiyabanı’nda yani tepesinde kurulu, Türkiye Diyanet İşleri  Başkanlığı tarafından yaptırılmış camide kıldık, çıkışta simitçiler etrafta, bir gelenek gibi, bir simit al ve Baku’ye veda et. Havaalanı yakınında Fatıma-tüz Zehra Camii’ ne akşamüzerine doğru uğradık, etraf gül bahçesi, bakıcısı da suluyor gülleri, meskun bir alan olmadığından olacak ki, Cuma namazı harici vakitlerde cemaatle namaz kılınmadığını yazıyor, kapıda.

Güllerin Efendisi…

2017 Toplam Görüntüleme 2 Bugün

İhsan Solmaz

1956 yılında Ankara Çamlıdere'de doğdu. 1980 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra T.C. Trablus Büyükelçiliğinde Sözleşmeli Memur olarak çalışmaya başladı. 1985 yılında 10 ay ABD/Boston, Simon’s College ‘de eğitim aldı. Çeşitli özel ve kamu sektörü işyerlerinde ve KOSGEB’de çalıştı. Siyasallılar Vakfı Kurucu Üyesi ve Mütevelli Heyet Üyesi olup, uzun süre Başkanlık görevinde bulundu.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir