ROMANTİK BİR YOLSUZLUK HİKAYESİ

Nisi Barajı

TARİH YAZILMAZ, KAZILIR!

Bir çok tutarsızlığı ve ahmaklığı içeren bu yazı; eşi-dostu, seçim bölgesini ve memleketini acilen kurtarmak isteyen nevzuhur Türk büyüklerine hizmet kopyası olsun ve 2 bin, 3 bin yıl sonrasının insanları için bir işaret taşı yerine geçsin diye yazıldı.( böyle bir servisi bedava sunuyorum, isteyen okusun; istemeyen okumasın, çöpe atsın)

Dr. Rıza Nur, İttihat-terakki ve genç cumhuriyetin haşarı elemanı. Sinop çocuğu, tartışmalı Türk Büyüğü. Kimilerine göre ülkeye çok hizmetleri geçmiş; bir kahraman vatan evladı, kimilerine göre de vatan haini. Birde cinsel tercihleri hep eleştiri almıştır. Kim ne derse desin hemşehrileri Sinopluların her kesiminden ona karşı ifşa edilen veya malum nedenlerle edilemeyen bir sempatinin varlığını ikili diyaloglarım sonucu biliyorum. Kahraman olarak algılayanlarının nedenini de. 1903 doğumlu Mustafa Sinan’ın, onun kendi özel ilişkilerini kullanarak Rusya dan getirttiği mühimmat gemilerini birlikte Gerze ve Sinop sahillerinde nasıl boşalttıklarını uzun uzun anlatımı hatıramda. Bizzat sandıkları omuzlayarak nasıl taşıdığı. Yani bu sempatinin temeli böyle somut olaylara dayanmaktadır. Bu Türkçü entelektüel zat aynı zamanda çevreci ve yeşilciydi. Entelektüel, çevre ve yeşil kavramlarının cinsel tercih karmaşasıyla birlikte sunumu demek ki yeni bir vakıa değil.

Bu zat henüz vatan haini olmadan önce, yani 1925 yılında mübadeleden göçmüş bir Rum ailenin mallarını, hazine ihalesine girerek satın almış. Şehir merkezinde üç katlı , zengin mimari özellikleri olan bir konak ve Nisi köyünde 400 dekarlık bir tarla. Bunlar kendi adıyla vakfedilmiştir. Konak, çoğu kendi kitaplarından oluşan zamanın en zengin kütüphanesine dönüştürülmüş ve halen kendi adıyla faaliyetine devam etmektedir. Tarla ise vakıf senedine özel şerh düşülerek, sonsuza kadar üzerine taş konulmadan yeşil olarak muhafaza edilmek kaydıyla tarihe bırakılmış. Nisi köyü, şehrin doğusunda 2,5 km. ileride yarımadadadır, şimdilerde karakum plajı olarak da anılmaktadır. Ölümünden sonra, evladı manevisi Nihal Atsız, geri almak için uğraşmışsa da sağlam vakfiye nedeniyle başarılı olamamıştır.

1981 yılında Nisi ye İl Özel İdaresince bir tatil köyü yaptırılmış, bu arazide kiralanarak, kenar köşeden masum tecavüzler yapılmıştır. İnşaat bitmiş ancak küçük bir ayrıntının düşünülemeden atlandığı fark edilmiştir; buranın suyu yoktur. Uzakta olan şehir şebekesini getirmek sıkıntılıdır. Bir memurun aklına zihni sinir bir çözüm gelir. Arazinin ortasında küçük bir vadi vardır, geniş bir şarampol gibi uzanan. Bunun üzerine bir baraj yapılır, biriken yağmur suları arıtılarak halis içme ve kullanma suyu elde edilirdi. Böylece otelin su sorunu çözülürdü. Turistler gümbür gümbür, sel olur akar, Sinop un kalkınma hamlesi de şaha kalkardı. Bu dahiyane fikir, büyük bir toplum kalkınması örneği olarak uygulamaya kondu.

Hemen DSİ ye bir yazı yazıldı, gereği için. DSİ bir proje etüdü (ön proje) yaptı. Bu baraj: toprak seviyesi üstü 67m., toprak seviyesi altı 26m., beton dolgu, 100 milyon m3 su tutma kapasitesi olarak, (1981 yılı birim fiyatları ile) 55 milyar 762 milyon 128 bin 039 Tl. keşif bedelli idi. DSİ nin otellere su tedariki görev tanımında olmadığından yapılamamakta ise de herhangi bir kurumca finanse edilirse kendi kontrollüklerinde projenin 8 ayda ikmalinin mümkün olduğu cevaben bildirildi. Bu proje etüdünün bir nüshası da ilgili rafa konuldu. Projede ki büyük rakamlar gözleri korkutmuş, kimsede gündeme getirmemiş, proje etüdü tarihin tozlu raflarına terkedilmişti. Zaten bir iki yıl sonra da şehir şebekesi gelmişti.

1994 yılına gelindiğinde Sinop, tarihinde ikinci kez bir Türk Büyüğü yetiştirmiştir. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu başkanıdır bu saygı değer büyüğümüz. Şimdi de öylemidir bilmiyorum, o zamanlar bütçe komisyonunun değerli üyeleri memleketin bütün projelerini önlerine koyarlar; ödenekleri , kendi seçim bölgelerinden artan olursa dengeli bir şekilde dağıtırlardı. Kapıda da bazen hizmetliler ihtiyaç molası verir ve fakat partinin kadrolu müteahhitleri hiç ayrılmadan bekler dururlardı nedense, öylesine. ( bu konu ezeli ve ebedi meclis yolsuzlukları araştırma komisyonlarının ilgi alanına girdiğinden, ben es geçiyorum.)

Büyüğümüz bir akşam ferman buyurdu; bütün yatırımcı daire amirleri ellerinde ne kadar projeleri varsa toplasınlar ve yarın komisyon toplantısına yetiştirsinler. DSİ müdürü de gecenin bir vakti şefe talimat verdi: Bütün plan, proje ve etütler çuvala konularak hazırlansın diye. Şef proje-etüt odasına daldı, ne var ne yoksa doldurdu çuvala. Müdür de çıktı yola.

Komisyon odasının içi kesif ter ve sigara kokuyordu. Koşuşan ve konuşan insanlar.

Büyüğümüz, dişiyle piposunu sıkıştırıyor, bir eliyle dosyaları çekerken diğer elinde ki kalemle de üzerine bazı rakamlar yazıyordu. Sıra DSİ müdürüne geldi. – Boyabat barajı, yaz 80 milyar. – Erfelek barajı, yaz 40 milyar… Nisi barajı,” –Hı, ne bu lan müdür? “ Müdürün tepesinden kaynar sular döküldü. Bilmiyorum neyin nesi veya lüzumsuz bir şey dese, ilgisizlikle suçlanacak, büyüğümüz nezdinde sınıfta kalacak. Şapşal şefe bak, ne varsa doldurmuş torbaya. Bunu değil şef, iki kaza çoban bile yapmamak lazım ama işte devlet kapısı böyledir pireler dev, devler pire olur. Müdür hemen kendini toparladı: merkez de efendim. “-Ben böyle bir isim hiç duymadım. Bu baraj ne barajı?” Al başına belayı. Gerzek şefin kıyağı, madara olacağız ya. Ama müdür milli sporumuz kıvırtma hareketinin üstadıdır, salladı gitti: – Efendim bu baraj, sulama ve ayrıca önemli olarak, endüstriyel ve kullanma suyu tedarik edecek, yani ülkemizde ilk örnek olacak, sosyal amaçlı bir barajdır.” Ha iyi, öyleyse azıcık bol kepçe verelim.” Bol sıfırlı rakamlar yazıldı, dosyanın üstüne.

Müdür şaşkındı, neyse ki kadrolu bir müteahhit hemen koluna girdi ve ayrıntı, küçük muamelat işlerini hayrına ikmal etti. Sonra da vatan hesabına inşaat işlerini. Mühendislik tarihinin şaheseri ek projeler ve keşif artışları yapıldı tabiatıyla. Mantık ve Edebiyat bilimlerinin temellerini yeniden şekillendiren gerekçe raporları kaleme alındı.

İnşaat beton dolgu idi, yani normal kil, çakıl dolguya göre 5-6 misli pahalı idi. Selimiye gözden çıkarıla bilinirdi ama bu abide riske edilemezdi. İnsaniyet ve Ulusumuzun geleceği adına, sapasağlam olmalıydı.

Deniz 100 m mesafede idi. Dolu savak neredeyse denize akıyordu, sulama suyuyla çiçek bile yetiştirebilmek olanaksızdı. Bir saplama: Ancak bendeniz bu barajdan özel bir yöntemle aldığım suyla, orman arazisinde küçük bir tarım alanı açıp 17 kök soğan, 9 kök hıyar yetiştirdim bunca emek hepten zayi olmasın diye.( af kanunu kapsamında kaldığından ikrarımın, mala davara ziyanı yok.)

Asıl ilginç gelişme inşaat bittikten sonra oldu. Vakıf yoklama memuru yıllık yoklama için geldi Sinop’a. İdarenin sahip olduğu gayrı menkulleri geziyor, vakfiyelerinin amaçlarına uygun kullanılıp kullanılmadıklarını kontrol ediyordu. Nisi-Karakum plajına gelince gördüğüne inanamadı. Hep yeşil kalsın diye vakfedilmiş arazinin ortasında devasa bir baraj dikilmişti. Gerçi taş üstüne taş konmamış, beton ve demirden imal edilmişti. Ama yinede bu işe hiç akıl erdiremedi, sordu soruşturdu makul bir cevapta bulamadı. Hukuk bürosuna bildirdi durumu. Men i müdahale ve kal davası ( haksız tecavüzün kaldırılması ve binanın yıkımı davası) açıldı. Ancak davaya karşı taraf bulunamadı. DSİ, envanterinde böyle bir yapı olmadığını bildiriyordu. Özel İdarenin zaten bir ilgisi yoktu. Zabıta marifetiyle mahallinde yaptırılan araştırmadan da bir sonuç çıkmıyordu, vatandaşlar böyle bir şeyi yapanları ne görmüş ne de biliyorlardı. Bu yazının yazıldığı tarihte ve sürecin 23. yılında henüz fail bulunabilmiş değil, ama dava derdesttir.

Aslında bunda ne var diyebilirsiniz, bu yüce milletin zengin ve engin bohçasında böyle binlerce eser ve onların absürt hikayeleri var. Ayrıca YOLSUZLUK bu milleti yok etmez bilakis kamçılar ve nice Ergenekon destanları yazdırır ki Çin Seddi durduramaz! Hatta zorunlu ve acil olarak Türk Çağını bile başlatabilir. Endişem yüce milletime değil. Geleceğin Ye’cüc- Me’cüclerine.

Bu yazıda tarih, kişi, olay ve yer isimleri aynen kullanılmış faili meçhulden kaçınılmıştır.

Sinop’a ilk geldiğimde, 1998 de, bir iskele vardı 100 m.lik. Aynı anda 3 büyük gemi yanaşabiliyordu. Ama bu iskeleye ya beş büyük gemi gelirse ne olurdu? Bunu düşünen büyüklerimiz, sanırım yukarıda ki örnekte olduğu gibi çözüm üretmişler ve yaklaşık 100 milyon $ a iskele 80m. uzatılmıştı. Hakeza 2001 şubat krizi günlerinde; Sinop hava alanının kapatılma kararı çıktıktan sonra, buraya yaklaşık 3 milyon $ a güvenlik yolu yapıldı, çepçevre. 5 yılda değil aynı anda, toplamda 5 büyük gemi göremedim limanda. Hava alanına zaten helikopter bile inmedi ve inşaatı takiben ilgisiz başka bir hizmete tahsis edildi.

Bunları yine de anlıyorum ve geleceğin tarihçilerinin de, buraların kapasitesi/ şehir büyüklüğü kıyasında kafaları karışsa da bizi anlayabileceklerine inanıyorum. Fakat baraj mevzuunda öyle kolay değil, mesela M.S.4017 yılındaki araştırmacı tarihçiler kafayı sıyıracaklar. Hele damarlarında asil kan olmayan bir kavmin insanlarıysalar yandılar. Zavallılara acıyorum. Bu kalıntıların baraj olduğu sonucuna ulaşacaklar ama ne işe yaramış olabileceğine ilişkin hiçbir yorum geliştiremeyecekler. Alanda gereksiz araştırma- kazı işleriyle uğraşacaklarına tarihe tanıklık eden bu yazıya ulaşamazlarsa, ne diyeyim Allah müstehaklarını verecek. Hep meçhul kalacak.

Ancak siz şanslısınız: ekteki fotoğraflarla olayı sanal da olsa görebilirsiniz. Ve Sinop’a yolunuz düşerse İnceburun, eski hapishane, Erfelek Şelalelerinden önce Nisi barajını da geziniz. Manzara çok güzel, gerçi güzel yurdumda bu olanak her yerde vardır ama tarihe tanıklık etme onuru da bir ayrıcalıktır. Öneririm.

1780 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Ali Taşkın BALABAN

1958 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Ü. S. B. F'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Antalyada ikamet etmektedir.. * Facebook Sayfamızı Beğenebilirsiniz: buradan abone olabilirsiniz ve yazılarımızı kolayca takip edebilirsiniz. * Yazıların üstündeki benim adımı tıkladığınızda benim tüm yazılarımı içeren 5 - 6 sayfalık menü açılır oradan istediğinizi tıklayarak okuyabilirsiniz. Yorumlar vasıtası ilede yüksek fikirlerinizi iletebilirsiniz. Lütfedip okuduğunuz için teşekkürler.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir