Gone With the Wind

Şapkasını sinek kapmış gördün mü?

Şehirde her şey rutin, kendi halinde. Her esişinde 3/5 canı CO ile aramızdan kapıp giden lodos da uğramıyor şu günlerde. Kırk ikindiler de başlamadı ki şimşek sesleri gökkuşakları ortamı renklendirsin. Akşamları uzaktan gelen zağar sesleri de olmasa 2 milyonluk bir kentte değilde, metruk bir viranede yaşıyor sanırsınız kendinizi. Nilüfer çayı durgun, sazanlar mahcup.

gone_with_the_wind_2“Kraliçe Bursa’ya geliyor!”

Haber bir zelzele gibi derinden ve alttan vurdu gündemi; sonra duygu, kaygı tsunamileri çarptı gönüllere. Bu ham bilgiyi şehirde sık sık arz-ı endam eden yeşil CD plakalı cipler doğruluyor ve heyecanı artırıyorlardı. Esasen üç ay sonrasını işaret eden “ÇOK GİZLİ – CONFİDENTİAL” tasarım, yazılı değil de sözlü edebiyata olan ilgimizin de katkısıyla kulaktan kulağa, gözden göze geçti Mısırdaki Sağır Sultana ulaştı.

Şehrin bütün unsur ve katmanlarında müthiş bir ilgi uyandırdı. Sanki gelen – siyasi manada- hayız ve nifazdan kesilmiş yaşlı bir nine değil de Armegeddonu başlatacak Mehdi/Mesih hz. imiş gibi sınırsız sevinç, özlem,tutku ve onur. Bursa bu günler için fethedilmişti. Kraliçenin bastığı yerler işlenmiş borax, baktığı yerler yoğuşturulmuş uranyum, onu gören gözlerse ateşten uzak olacaktı. Şeytan kulağına kurşun, kendince bir nedenle gelemeseydi bu yüksek konuk; bir şehir sükutu hayal ve utancından kahrolacaktı… Bu şehir hiçbir ortak paydada – Bursaspor kulübü dahil- böylesine buluşamamıştı. Şu da gözden ırak edilmemeli ki bu hissiyat salt Bursa’nın değil top yekun ülkemindir. Yani Bingöl’de de aynı şeyler olacaktı.

gone_with_the_wind_3Kraliçenin bin yardlık çevresindeki kapsam alanına girme ihtimali olan herkes “studying english”e başladı harıl harıl. Bu geziden nema çıkarma yarışına da tanık olduk: – Kraliçeyi biz davet ettik oda kırmadı sağ olsun! -: Hadi ya asıl biz çağırdıkta ondan geliyor! Flaş Flaş! İşte Kraliçenin geliş öyküsünün perde arkası: Bursalı tanınmış iş kadını Tansel Umurcunun eltisinin görümcesi Ressam Kezban hanım ta 5 sene önce Alexandra ( kraliçenin göbek adı) ikna etmişti. Nasıl mı? Şöyle… Kılıç Kalkan Ekip başı bile 27 sene önce Mary( Kraliçe’nin Christian name’i)nin kendilerine hayran kaldığını, o sebeple buralara zahmet ettiğini, bugünün anısına ona 17 okkalık gülle ve 23 inçlik bir kılıç hediye edeceklerini cümle aleme duyuruyordu. Tabi arada dost katkıları da oluyordu. Misal bir gece arkadaşım Mahmut aradı: Aman dikkatli olun memleket yabancı bayan tacizcisiyle dolu. Doğrusu hiç böyle olumsuzluklar planımızda yoktu, derhal tedbirimizi aldık.

Ne de çok insanın onunla ünsiyeti vardı. Bir hediye yarışıdır ki sormayın. Tamam hediyeleşmek sünnet, misafire ikram sevaptır ama ifrat da hoş değildir. Toplasaydık 27 grostonluk bir gemiyi doldururdu. Sanki yıllarını bu insanların arasında geçirmiş Türk dostu, kardeş bir şahsiyetti. Hafızamı yokladım o ve ulusuyla ilgili neler var diye: Lawrence, Mekke – Medine, Musul- Kerkük, Kudüs, El’an Afganistanda askerlik yapan torun 19. Hanry. Birde bizim köylü merhum Halil emmi var. Ama onun hatıraları olumlu idi. Kanal harbinde esir düşmüş böylece ittihatçı zabitlerin şerrinden kurtulmuş. 22 ay esarette amelelik yaptırmışlar Süveyş’te ve her gün 10 peny ücret ödemişler. O esirken köyde gaibetine hamledip karısını başkasına vermişler. Köye döndüğünde 3 öküzle bir karı almış o parayla. O severdi hadi kendine özel nedenleri vardı da bu millete ne oluyor anlayamadım. Sırf bir büyük diye ise bu tebahhur, Türk Büyükleri hiç boş bırakmıyorlar bu toprakları ama küçük bir nedenle bile; kesilen trafik sebebiyle adeta isyan ediyor genelde ahali. Yabancıdır diye desek; üç ay önce Cezayir Devlet Başkanı geldi, Cezayir hükümeti ilimizdeki Cezayirli Ali paşa Camiini restore ettirmişti de onun açılışına. Ne kokoreççinin haberi oldu ne de Ganyan bayiinin.

Ve resmen çalışmalara başlanıyor. Bendeniz de Yüksek konuğun geliş ve gidişiyle ilgili bilumum çalışmalarda “baş sorumlu” atanıyorum. Emeği geçmiş ama isimleri unutulmuş elemanlardan biri olarak. Önce verilen görevin ağırlığı beni ezecek gibi oldu lakin Allahtan İngiliz yardımı yetişti. Büyükelçinin bir ayağı burada idi ayrıca karısı Caroline, 150 kişilik İstanbul Başkonsolosluğu ve 217 kişilik büyükelçilik çalışanıyla büyük bir karargah kurmuştu. 60 kişilik Saray kadrosu da sürekli denetim ve eleştiri görevlerini aksatmıyordu. Bu hummalı çalışma iyi de, neden? Sorumun cevabını bulmakta bir bürokrat olarak zorlanmadım; Sarayın dışişleri ve özellikle Büyükelçi atamalarında geleneksel ve belirleyici bir etkisi varmış.

gone_with_the_wind_4Mükemmel bir organizasyon için uğraşırken benim yükümü de sırtlandıklarını müşahede ettim. Benim düşünmeme gerek kalmadan onlar düşünüyor, test ediyorlardı. Bizim önerilerimizi ise büyük bir sabır ve incelikle dinliyor neden olmasın deyip değerli bulup tartışıyorlar bilahare onların düşüncelerini biz kabul ediyorduk. Nasıl olsa onların dediği oluyor onlar kafa yorsun deyip düşünme tasarrufuna geçtik. Ama yine de hal saridir derler ya işte o hesap; onların pür telaşları bizi de etkiliyordu. Onlar Türk çocuklarının vereceği çiçek konusunda şöyle çalıştılar: Bu bukette 14 adet ( tahttaki her 4 yılına bir)çiçek olacak onların 3 ü leylak 2 si karanfil biri papatya vs. bunu hangi çiçekçi nasıl temin edecek ya o gün bir aksaklık olursa bir gün önceden çiçek yedeklemesi nasıl yapılacak… Bunlar için 5’er kez tatbikat yapıldı. Eee bizde boş yatacak değiliz ya, başladık tatbikatlara. Hanımefendi araçtan inince tıknefes yapıp çiçeği dayamayacağız burnuna. Merdivenlerden kare taşlarıyla döşeli bir alana inecek orda verdireceğiz. 3. Tatbikatta bir büyüğüm bana hangi kare taşı üzerinde bu verip alışmanın gerçekleşeceğini sordu. Heyhat hiç akletmemiştim ama ben de yılların kaşarlanmış bir yöneticisiyim neticede. Hemen bir taşın üzerine emin adımlarla gidip dikildim. Aha burda dedim. – Emin misin Ali Bey dedi. Kesinlikle dedim, İngilizlerle böyle kararlaştırdık. Benden çekilmemi istedi ve kendiside aynı tarz taşa basarak kontrol etti. Evet, her şeyin yolunda olduğunu görerek iç gönencesine kavuştu.

gone_with_the_wind_8Bir de mantalite farkını gözlemledim. Biz bu nevi törenlerde güneş ve yağmur durumunu ayrıntılı planlarız onlarsa hiç dikkate almıyorlardı. Yağmur yağarsa diyoruz onlarsa şemsiye yedeklemeyi öneriyorlardı mekan veya konum değişikliğini değil.

Bu arada belirtmeliyim ki – sevindirici bir durumdur- muhataplarımız bir konuda bizimde görüşümüzü sordular ve aynen uyguladılar. Malum Kraliçe hazretleri aynı zamanda Anglikan kilisesinin başı yani halifesi. Bu sebeple programın da bir türbe ve Cami ziyareti var hatta Kur’an tilaveti de yapılacak. (Elçilikteki görevli Türk çalışanlarına bunun bir dua veya mevlit değil Kur’an ayetlerinin okunması olduğunu anlatmak epey zaman aldı). Aralarında Şapkacıbaşısının da olduğu 34 nedimesi ile tahsis ettiğimiz uygun bir yerde abdest alıp, kıyafet değişikliğine gidecek; uzun etek ve başına eşarp takacak. Sonra bu haliyle dini mekanlara geçecek. İşte bu geçiş için kullanmak mecburiyetinde kaldığı kamusal alanda dini kisveyle bulunmasının Türk medyasınca “Skandal” olarak tanımlanmasından korkuyorlardı. Ben de endişelerinde haklı olduklarını ancak “Şapka Kanununda” ruhani liderlere bir istisna sağlandığını, dolayısıyla kraliçenin dini kisve giymesinde sakınca olmadığını; ayrıca “ Türban Sorunu”nun Müslüman kadınlarla ilgili olduğunu, izah ettim. İzahı yeterli buldular. Neticede bu kıyafetle kendine refakat eden First Lady’mizle de uyumlu bir birliktelik sağladılar. Bir de bizde adettir malum bir büyük geleceği zaman anasınıfından liselilere kadar memleketin çocuğu çağıl cuğul mekanlara- meydanlara tıkılır. Ben bu öneriyi irrite edecek bir tarzda muhataplarıma götürdüm, doğal olarak karşı çıktılar; bu durumu hemen bir tutanağa raptederek yurdumun çocuklarını bir tatsızlıktan kurtardım, aferin bana.

gone_with_the_wind_9Ve dananın kuyruğu koptu!

İnsanın genlerinden ve geçmişinden kopması mümkün olmuyor. Menüye müdahale etmek istedim nafile çığırışlarla. Yerli malı olsun diye. İskender kebap veya İnegöl köfte yanında da Kemalpaşa tatlısı. Ama Saray aşçısının dediği oldu beklediğim gibi. Yemeğe 375 kişi davetli çağrıldı. Ülke sathında insanlarımız bu davetli listesine girmek için mücadele etti. Öncelikle eşiyle birlikte, olmuyorsa tek. Sonrada number one masaya oturmak için. Baktı muhataplarımız talep çok; Kraliçenin kocasını ayrı bir masaya koydular. Üç beş büyüğümüze sandalye yeri açtılar. Bildiğimiz kanlı canlı protokol savaşları gerçekleşti. Ancak ortamdan totalde beş kişimizin dışında kimse mutlu olmadı.

Kat’i rapor: O gün her şey yolunda gitti, insanlar Kraliçeyi görmek için güvenlik zorluklarını aştı ve alkışladı, yollar kesildi, işhanları – çarşılar kapatıldı kimse kızmadı; insanlarımız birkaç saat mutlu oldu.

Son söz: Seni gidi George’un kızı / gitti de unuttu beni.

I love Bursa!

gone_with_the_wind_1

1644 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Ali Taşkın BALABAN

1958 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Ü. S. B. F'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Antalyada ikamet etmektedir.. * Facebook Sayfamızı Beğenebilirsiniz: buradan abone olabilirsiniz ve yazılarımızı kolayca takip edebilirsiniz. * Yazıların üstündeki benim adımı tıkladığınızda benim tüm yazılarımı içeren 5 - 6 sayfalık menü açılır oradan istediğinizi tıklayarak okuyabilirsiniz. Yorumlar vasıtası ilede yüksek fikirlerinizi iletebilirsiniz. Lütfedip okuduğunuz için teşekkürler.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir