OFF THE RECORD MU?

Bir akşam yemeği yenildi geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir yerlerde… Gündeme bomba gibi düştü bu yemek ve “off the record”… Ve gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına konu oldu!

Diyeceksiniz ki bize ne… Her gün Türkiye’de insanlar akşam yemeği yiyor! Haber bunun neresinde?

Millet olarak yemek haberlerine bir yatkınlığımız söz konusu tabi o ayrı… Ah bu gazeteciler! Yine onların sayesinde…
Dostlar arasında sıcak bir ortamda yenmiş bir yemek!” yine haber olarak geliverdi bize…

Zaten bir üzere önce de ‘mantının yendiği ve muhtemelen de mantının nasıl yapıldığının konuşulduğu masum bir zirve yemeği’ açıklamalarını acaba biz şimdi bu açıklamayı “sarımsaklasak da mı yesek” “sarımsaklamasak da mı yesek” diye tartıştırmışlardı ki yemekte olanların hiçbir günahı yoktu bu işte!.. İçleri fesat bu gazetecilerin… Bizi de fesatlıklarına ortak ediyorlar! Tövbe tövbe…

Fesatlığı bırakıyorum hemen ve ana yemeğimize geçiyorum…

Pardon! Pardon! Yemek burada teferruattı ya! Ayrıca zaten “off the record” da bir yemekti! Gerçi karşılıklı tekziplerle “tekzip savaşı”na dönen konuda tek tekzip almayan bölüm yemekte ne yendiği olmuş ama… Yani konunun yemekle ilgisi yok bu sefer!

Şimdi efendim… Bu bahse konu “bu çok özel yemek”te, bir grup gazeteci ve ülkenin en yetkilisi varmış…Ülkenin en önemli gündem maddesi üzerine konuşulmuş ve daha sonraki yol haritası da paylaşılmış… Ama bir şartla “off the record” yani yazılmaması kaydıyla…

Ülkede herkesin üzerine bir yorum getirdiği bir konuda en yetkili ağızdan paylaşılan bilgiler o kadar önemli ki…Yemeğe katılan gazetecilerin hepsinin boğazına takılmış muhtemelen bu bilgiler… Ve o takılanlar belki onların kaleminden değil ama birbiri ardı sıra çıkıvermiş orada olmayan meslektaşlarının kaleminden…
Bu kısacık hikayenin ardını hepimiz biliyoruz… Tartışmalar, tartışmalar… Etik mi değil mi? Paylaşılanlar doğru mu aktarıldı yanlış mı? Kimden sızdı… Falan falan…
Günlerce kafamızı meşgul etti bu konu… Ya da en azından bu “Off the record” hikayesi halkımızın değil de medyanın gündemi oldu! Çünkü ülkemin insanları olayın mesleki etik bölümüne ya da içeriğin nasıl yansıdığı tartışmalarına kulak tıkayıp o yemekte ortaya çıkan haritayı incelemekle meşguldüler!

Halktan kopuk değilim aman yanlış algılanmasın! Ama şimdi ben takılı kaldım bu aralar bu “off the record”a…

Şimdi size yüz puanlık bir uzman sorusu geliyor;
Off the record gerçekten off the record mudur?

Zor bir soru mu?
İnanın değil! Yaşamın gerçekleri bu zor soruyu bile kendi dinamikleri içinde çözüverir işte… Bu hikaye de bunun örneğini oluşturdu…

Gazetecinin doğası nedir?
Haberdir… Haberdir… Haberdir…
Genlerine işlemiştir yani haber…

Siz gerçekten bir konunun hiç ortaya çıkmasını istemiyorsanız sadece size ait ise o konuyu hiç paylaşmazsınız kimseyle değil mi! Yaşamın gerçekleri öğretmiştir bunu size… Zira iki kişinin bildiği sır, sır olmaktan hep çıkmıştır!

Hele de sadece işi haber yapmak olanlarla kamuoyunu çok yakından ilgilendiren bir konuda “yazmayın” deyip konuşmuşsanız… Hem de sayıları birden de fazla ise… O zaman? Doğasına nasıl aykırı davranmasını beklersiniz! Ya da bedeninin her zerresine mesleği yansımış insanlara bu ağır sorumluluğu nasıl bırakırsınız! Biri yapsa öbürü dayanamaz!…

Çok sayıda sevdiğim gazeteci arkadaşım var! Özelimi paylaştıklarım da… İnsan olarak iyi de sır tutarlar… Ama haber niteliği olacak sırlar konusunda nasıl kıvrandıklarını görürüm! Ağır sorumluluk alırlar! Aşağı tükürseler sakal yukarı tükürseler bıyık misali… Ne gerek var bu ağırlığa!

Sözüm meclisten dışarı… Konuyla çok ilgisi yok!
Hani akrebin birisi nehirden karşıya geçmek ister ama yüzme bilmiyordur. Bunun için yüzme bilen kurbağaya gider ve “acaba beni sırtınıza alıp karşıya geçirebilir misiniz?’diye sorar. Kurbağa ilk başta bu teklife sıcak bakmaz ve ‘eğer seni sırtıma alırsam beni sokarsın’ der. Akrepte ona ‘bu işime gelmez çünkü sırtında olacağımdan seni sokarsam ikimizde boğuluruz’ diye yanıt verir. Kurbağa bir an düşünür ve açıklamayı mantıklı bulur. Akrebi sırtına aldığı gibi nehre atlar. Tam nehrin ortasına geldiklerinde kurbağa sırtında bir yanma hisseder ve her şeye rağmen yine de akrebin kendisini soktuğunu anlar. İkisi de sularda boğulurken kurbağa bağırır. ‘Sana inanamıyorum! Neden yaptın bunu! Şimdi ikimizde boğulacağız’. Akrep yanıt verir: ‘Elimde değil benim doğam bu’…

Herkes doğasının gerektirdiğini yapar! Bunda eleştirilecek bir şey yok!

Doğada da bu kural bozulmaz, gazetecilikte de… Ya kendisi yapar ya da bir başkasına yaptırır … İki kişi arasında gerçekleşen ve yazılmaması gerekenlerin bile bazen yıllar yıllar sonra gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansıdığını görmez miyiz?

Sözün özü sevgili dostlar! Siz siz olun! Sizin için “off the record” eğer gerçekten “off the record” ise bırakın öyle kalsın!

Ha hem paylaşıyorsanız, hem de yansıma biçiminden rahatsızlık duyuyorsanız ‘o ayrı’… Bu tartışma uzar yani…

996 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Nesrin SEVİMLİ

1968 tarihinde Isparta’da doğdu. 1989 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı olarak kamu ve özel sektörde deneyim kazandı. Halen “Sektörel Stratejik İletişim Danışmanlığı” yapan NeSS İletişim'in Genel Koordinatörü. “Canının istediği gibi” yazmayı seviyor ve keyif alacağınızı umuyor…

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir