BİR YÖNETİCİ HASTALIĞI: TANRI ROLÜ OYNAMAK

Hükümranlık duygusu, insanın hayatta var olması, sosyal olarak organize olması ve devletler kurabilmesi için gerekli bir duygudur. Bu duygu uçu açık bir duygudur. Bir yanda insanlığın tekamülü için devletler ve medeniyetler kurulmasının temeli olurken diğer yandan kötüye kullanıldığında Nemrutlaşmanın, insanları köle yapmanın, sömürünün ve zulmün de kaynağı olabilir.
Mutlak hükümdarlık Allah’ındır. Ancak insanlar bir makam elde ettiklerinde farkında olmadan mutlak hükümdar gibi düşünerek bir çeşit tanrı rolü oynarlar. Allah’ın özelliklerini kendilerinde vehmedecek davranışlarda bulunurlar. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1-Yönetici tıpkı Allah gibi “Ol” deyince bir şeyin olabileceğini var sayar. “Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da oluverir” (Ali İmran Suresi 47. Ayet)
Yönetici bir emir verir, o işi yapacak kişi örneğin der ki, “Bu rapor ancak iki günde hazırlanır.” Yönetici der ki, “Ben raporu bu akşam istiyorum. Hazırlanıp masama konacak” Tıpkı Allah gibi “Ben ol diyorsam o olacak engel ve zaman tanımam.”tavrı içine girer. Bu tavırda gizli bir şirk vardır.
Hani bir hikaye anlatılır.
Erzurum’da er komutanını ciple götürürken aşırı bir kar yağışı olur ve yol kapanır. Araba kardan hareket etmez olur. Komutan arkadaki koltuktan emreder. “İn ve yolu aç”
Er arabadan iner karı açmak için uğraşır ama yolun bu şekilde açılması mümkün değildir. Biraz sonra komutana seslenir. “Yol açılmıyor komutanım.” Komutan öfkelenir. “Ben emrediyorum, o yol açılacak”
Komutan yolun açılmadığını görünce arabadan iner. “Emrettiğim halde niye yolu açmadın” der. Er “Allah’ın işi komutanım bu kadar karı ben bu gücümle açamam” der.
Komutan tekrar kızar “Allah’ı bu işin içine karıştırma. Ben açılacak diyorsam açılacaktır.”
Sonra komutan küreği alır, kara daldırır, biraz zorlayınca ayağı kayar ve kıç üstü düşer.
Er içinden mırıldanır. “Allah işte adamı böyle kıç üstü oturtur.”
2-Yönetici hiyararşik yapıya göre bir değer sistemi oluşturur. Herkes bulunduğu sıraya göre değerlidir. En altta bulunan işçi veya memur en değersizdir. Kurumun en tepesinde bulunan en değerlidir. Firavun tek kişiydi ama firavunluk onun bürokrasisiydi. Hiyararşik olarak onun bürokrasisinde yer alanlar firavunluğun özelliklerini gösterirdi. Böylece herkes kendi çapında bir firavundu.
Oysa insan Allah’ın kuludur ve eşrefi mahlukattır. İnsanlar ancak takvalarıyla, erdemleriyle değerli olabilir. “ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır.” (Hucurat suresi 13. Ayet)
Bu değerlilik insanların Allah nezdindeki yeriyle ilgilidir. Yoksa kimse ben erdemliyim, takva sahibiyim diye diğer insanlara üstünlük taslayamaz.
Yönetici kendini bulunduğu makamın büyüklüğünü kendi büyüklüğü olarak görür. Alt maiyetinde çalışanları karınca gibi görmeye başlar.
Bir fıkra vardır.
Fil fareye, “Ne önüme ikide bir çıkıp duruyorsun? Seni ayağımın altında sinek gibi ezerim” der. Fare “cüssene ve konumuna bakıp beni böyle küçük ve hor görme, benim de bir gücüm ve özgül ağırlığım var” der. Fil “Bu cüssenle bana laf mı yetiştiriyorsun” diyerek fareyi kovalar. Fare deliğine kaçar. Fil hortumuyla fare deliğine su boşaltır. Fare öbür delikten çıkar.Sonra gelir filin kulağına girer. Fil kulağındaki fareden rahatsız olur, kafasını sallayarak onu çıkarmak ister. Sallar sallar çıkaramaz. Sonra gider başını kayalara vurur. Kafasını kayalara vura vura kafasını parçalar ve ölür. Fare, “Kafasız fil büyüğüm diye kibirlenmeyecektin, herşeyin bir değeri ve yeri vardır.”der.
3-Yönetici makamı sonsuz vehmetmeye başlar. Oysa insan hayatı sınırlıdır ve insan fanidir. Hangi taht sonsuz olmuş ki. Ebedi hükümranlık ancak Allah’a mahsustur. “Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur.(“Zumer suresi 44. Ayet)
“Dünya (En uzun yaşadığı söylenen ve saltanat sürdüğü kabul edilen) Hz. Süleymana bile kalmadı” deriz. Saltanatın ne kadar uzun olsa bile bir sonunun olduğunu buna aldanmamak gerektiğini ifade ederiz.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kralı olarak kabul edilen Büyük İskender 33 yıl yaşamıştır. Asya’dan Avrupa’ya kadar geniş topraklar üzerinde hükümranlık kurmuştur.
Bir seferden sonra hastalanır hekimler çaresiz kalırlar. “Ne olur beni 24 saat daha yaşatın Anneme söz verdim. Onu görmem lazım” der.
Hekimler “Bu mümkün değil” derler. “24 saat için bütün servetimi verebilirim. Anneme söz verdim seferden dönüp seni göreceğim diye” tekrar hekimlerden rica eder.
Hekim. “Bizim elimizden bir şey gelemez fani olan insan söz vermemeli” der.
4-Yönetici aleme nizam verici tek kişi olduğunu düşünmeye başlar.”Hep benim dediğim olacak tek doğru benim, benim düzenim geçerlidir.” tavrı içine girer.
Hatta fizk kanunlarını bile değiştireceğini düşünür.
Eskiden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yapmış birinin hatırasından okumuştum, ama şimdi kaynak veremiyorum. Şöyle bir hatırasından bahsetmişti.
Büyük Erzincan depreminden sonra belediye tarafından yeniden imar planı hazırlanır. Yeni imar planı İmar İskan Bakanlığına gönderilir.
İmar ve İskan Bakanlığı planı inceler.Yeni imar planının yanlış olduğunu yerleşim yeri olarak planlanan yerin yine fay hattı üzerinde olduğunu tespit eder.
Yazıyla durum belediyeye bildirir.Belediyeden gelen cevap. “Biz belediye meclisi kararıyla fay hattını kuzeye çektik.”
Birçok yönetici farkında olmadan her şeye muktedir olacağını düşünmektedir. İnsan eğer sınırlarını bilirse haddi aşmaz, kibriyle kendine Tanrı rolü verip şeytanlaşmaz.

5847 Toplam Görüntüleme 6 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir