YAŞANMIŞ FIKRALAR 1

İYİ BİR AVUKAT TUTSAYDIM

Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı.
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor. Ancak Bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor. Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
-Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.

YALANI DOLANI AVUKAT BİLİR

Hukuk davalarına bakan bir avukat arkadaşım anlatmıştı.
Yaşlı ve dindar görünüşlü biri gelerek, oğlunu Almanya’ya göndermek istediğini, ancak eşinden boşanarak Alman bir hanımla evlendiği takdirde bunun mümkün olacağını öğrendiğini söylemiş.
Avukat arkadaşım, “Önce oğlunun eşinden boşanması gerek. Bunun için geçinemediklerini bildirecek iki şahit bul. Boşanma davasını açalım.” demiş.
Yaşlı adam kızarak söylenmiş. “Yalanı dolanı avukat bilir. Ben nerden bulacağım öyle yalancı şahidi. Beni bu işe karıştırma sen bul.”

ADLİYENİN YOLUNU BİLMEZDİN

İcra işlerine bakan bir avukat arkadaşım anlatmıştı.
Konya’da bir icra takibine gitmiş. Sabah erken saatlerinde otel çıkıp, adliyenin yolunu tutmuş. Ancak adliyenin nerde olduğunu bilmiyor. Yol üstünde bir oto tamircisinden sormuş. Adam da ilgilenip, adliyeyi tarif etmiş.
Arkadaşım adliyeden icra memurlarıyla birlikte hacze gittiğinde karşısına yol tarif eden oto tamircisi çıkmasın mı? Bir iki işlemden sonra oto tamircisi kızmış, “ Yürü git be kardeşim. Sen adliyenin yolunu bilmezken biz öğrettik. Şimdi sende geldin sabah sabah başımıza ekşidin.”

KAZA GÖRÜNMEZ KAZADIR

Köy hizmetlerinde avukatlık yaparken, iş kazası davalarında mahalline kazanın mahiyetini, iş kazası olup olmadığını sorardık. Bir iş kazası davası nedeniyle Karadeniz illerinden birine sormuştuk. “Kaza ne tür bir kaza” diye. Oradan gelen resmi cevapta “Kaza görünmez kazadır.” diye bildirmişlerdi

YE KAYMAKAM BEY YE

Kaymakamın biri doğudaki ilçelerin birinde görev yaparken bir akşam yemeğini ücra bir köşede bulunan lokantada yemek ister. Bekar yaşadığı için ev yemeklerini özlemiştir. Lokantada kuru fasulye, pilav siparişi verir. Yanında da soğan ister. Sonra gelen yemekleri iştahla yemeğe koyulur. Yan masada bir köylü dikkatle kaymakama bakar. Uzun uzun tarassut eder.Sonra bir kaymakamın kuru fasulye pilav ve soğan yemesini yadırgamış olacak ki, kaymakamın yanına gelip kulağına hafifçe fısıldar. ‘Ye kaymakam bey ye, canın ne istiyorsa söyle ,çekinme. Gerekirse destek çıkarız.’

MEVZU BULMAK MARİFET İSTER!

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kahramanmaraş’a bir vali tayin olur.Adetten olduğu üzere şehrin ileri gelenleri Valiye hoş geldin ziyaretinde bulunurlar. Valiye ‘Hayırlı olsun’ dileklerini sunduktan sonra salonda bir sessizlik başlar. Önceden tasarlanmış konuşulacak bir mevzu yoktur. Uzun sessizlikten sonra adeta sessizliği bozmaya kimsenin cesareti yok gibidir.Ortada uçuşan sineklerin kanat sesleri duyulmaktadır. O esnada içeri müstahdem Mehmet efendi girer. Mevsim yazdır. İçeri sıcak Mehmet efendi terlidir. İçeri girdikten sonra yağlığını(mendil) çıkarır Terini bir güzel sildikten sonra valiye bakar sonra’ Vali paşa bu bina var ya bu bina Osmanlı altınıyla on altı altın eder der.’ Ve dışarı çıkar. İçerde hafif yoğunlu bir gülüşme olur devamında binanın kaç altın edeceği üzerine fikirler beyan edilir. Ziyaretçiler dışarı çıkar çıkmaz hemen Mehmet efendiye sorarlar ‘yahu Mehmet efendi nerden mucip oldu da girip öyle söyledin.’ Mehmet efendi mağrur bir şekilde ‘Kardeşim gelmişsiniz vali paşanın huzuruna , konuşmasını bilmiyorsunuz mevzu açmasını bilmiyorsunuz. Mevzu bulmak marifet ister. Bari ben mevzu açayım da siz devam edin diye düşündüm ‘demiş.

VALİ DEDİĞİN AKILLI OLUR

İlk valiliğini Kahramanmaraş’ta yapan valinin biri birazda idealist takılarak köylüyle bütünleşmek maksadıyla bir köy ziyareti yapmak istemiş. Makam arabasıyla köye doğru yola koyulmuş, giderken bir dağ yamacında koyun otlatan çobanı görüp merak etmiş. Onunla görüşüp ne düşündüğünü anlamak geçmiş içinden. Arabadan inip çobana yaklaştıktan sonra önce hal hatır sorduktan sonra, ‘Buralara hiç vali geldi mi?’ diye sormuş. Çoban ‘Vali akıllı olur beyim, buralarda dağda bayırda valinin ne işi var?’ demiş. Vali hiç sesini çıkarmadan arabaya binmiş şoföre fısıldar gibi konuşmuş ‘Hükümet konağına geri dönüyoruz.’

1164 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir