Bu yıl da hac mevsimi kurban bayramına denk geldi!

Mekke’nin Rabbinin (neml 91) çağrısına dönük 16 Eylül sabahı çok erken yola koyulduk; Saygıdeğer Dayım ve Hocam Yusuf Uğur’un ” Selametle gidin Galebetle dönün “duası ile. Bu seyahatin kotarıcısı, düzenleyicisi Sabit Kaya öncülüğünde.

Esasen 1998 de farizayı yerine getirmiştim ve bir ilke kararı almıştım: bir daha hacca gitmeyecektim. Kısıtlı mekânlar da hacim oluşturarak hayatında bir fırsat yakalamış, heyecan ve coşku ile gelen insanları taciz etmeyecektim. Umre ziyaretleriyle yetinecektim. Ama dışarıdan (Kur’a dışı, kimsenin hakkına girmeden) vize yakaladım gerekçesine sığınarak ve de birazda çevresel gazla gittim. İtiraf edeyim ilkeli yaşam en iyisi imiş; keyif almış olmama karşın rahatsızlık verdiğim mahcupluğunu hep hissettim.

Bir de mesleki otoritem, 34 günlük izin talebimi görünce; memleketin her zamandan daha çok bana ihtiyaç duyduğu anda bu süre çok uzun eleştirisi; vatan için vazgeçilemez ve çok önemli olduğum vurgusu nefsime hadsiz bir üst duygu yaşatmışsa da görev kaçkını gibi bir üzüntüyü de beraberinde getirdi.  Şehitler tepesi elbette boş kalmadı ve sonuçta yokluğumu kimse fark etmedi; demek ki Türkiye’de kurumlar ve kurallar var; kendi vazgeçilmezliğim adına çok üzüldümse de ülkem adına sevindim.

Ankara normal 25. Grup yoldaşlarımız. Normal yani varlıklı lakin ucuzcu halk grubu. Çoğu Şerefli Koçhisar ve Haymana toprak ağaları aynı zamanda Angara emlak Kralları ama bildiğin halk- avam. Ya, halk olmak ne zormuş hele halkla iç içe olmak ömür törpüsüymüş.

Bu yıl hac mevsimi kurban bayramına denk geldi başlığı bazı medyanın yaptığı hatalar ve cahillikleri için kullanılır. Gariptir hac’da insan kurban bayramını hiç hatırına getirmiyor meğerki memleketten arayanlar ola. Arifeden başlayıp bayram sonuna kadar Hac menasikinin en yoğun olduğu günler. Aynı gün birçok etkinlik olunca ne teorik nede pratikte ” kurban bayramı” akla gelemiyor. Dolayısıyla da kutlanamıyor. 

17 yıl aradan sonra kıyasen farklı gördüklerim:

  1. Obezite almış başını gitmiş, zengin fakir bütün ülke insanlarını etkilemiş. Bu hal ayrıca hak gaspına neden oluyor. Zira ki kutsal mekânlar oldukça kısıtlı, talep aşırı fazla; obez bir şahıs 3-4 kişinin yerini kaplıyor, ibadetlerini kısıtlıyor. Bu nevi kişilerin davranış ve hareketlerinde de dengesizlikler olduğuna, bu halin diğer kimselerin can ve aza güvenliklerine tehdit oluşturduğuna, yaralanmalara neden olduklarına aynel yakin tanık oldum. Aşırı yükü kas ve bağların taşıyamaması bu sevimsiz durumları önümüze getiriyor. Yoksa benim obez dostlara haksızlık yaptığımı düşünmeyin lütfen. Aziz dost Uzm.Dr.H.K.nin verdiği bilgiye göre mevcut obez portföyünün %3-5 i kişilerin elinde olmayan tıbbi gerekçelere dayandığı geriye kalanınsa keyfî olduğu istatistiği beni böyle sonuca götürdü.
  2. Ortopedik engellilik uçmuş; Yav bu ümmet acayip sakata gelmiş.
  3. Dijital devrim kutsal mekanlarda ki İhlâsı, hudu’u ve huşu’u sabote etmiş.
  4. Osmanlı Revakları mevzuu, bir yerli ve milli Türk firmasına ihale ile çözülmüş; betonla demiri miksedip uydurmasyonu tamamlamak üzereler. Esasen kaldırılmaları doğruydu; tarihin taş-kaya konularını es geçen acizane bence. Şimdide arka tarafın Kâbe görüntüsü güme gidiyor
  5. Müteahhitlik mevzusuna temas etmişken; Malûm Mekke’de bina varlığı müthiş artıyor. Buranın rantını havutuyla götüren birileri var ve kül yutmaz-aldatılamazlar. Yani o ki bizim bazı firmalarımızın değil ekmek, kırıntı bile yemeleri olanaksız. Ancak meslekî tatmin için beleşe bile çalışsalar yeridir. Yan tarafın 10cm.ne de tecavüz edebilir, kafana göre 17 kat kaçakta çıkabilirsiniz; çok tahrik edici bir ortam, duyurulur.

Hac müslümanlar’in genel kurulu ya yönetim ve siyaset konuşulmasa eksik kalır:

ŞEYTAN TAŞLAMA

Bir Senegal orijinli Avustralyalı Hacı anlatıyor; Meslektaşlarına hacca gideceğinden ve bu kutlu yolculuğundan bahsediyor kısaca. Hayret etmişler bu büyük organizasyonu kim yapıyor diye?-ALLAH cc demiş, üstelik biz Müslümanlar onun kurgusunu hep bozmamıza rağmen.

Yıl 1978 SBF de ders takip etmek dev-yol tehdidi yemiş mübarek olmayan kanları amfi’yi ıslatmış ben için zordu, hep Cumali’den geçiniyorum. Lakin Bedri Gürsoy hoca dersine girmeyeni bırakıyor, iş başa düştü gittim. Hoca tahtaya bir laf yazdı: “AZ GELİŞMİŞ ÜLKE – AZ GELİŞMİŞ İNSAN GİBİDİR- MUKTEDİR OLDUĞUNU YAPAMAYAN ÜLKEDİR! ” Suudi’nin parası çok, iyi yönetir mi?     – Hayır. İnsanlar niye birbirlerini ezerler? Hancı sarhoş yolcu sarhoş.

Bir Pakistanlı (Nur) kardeşle mükaleme ediyoruz. Türkler olarak çok şanslı olduğumuzdan dem vuruyor: zira ki kendini ümmete adamış, harama asla el uzatmaz, emribil maruf nehyi anilmünker yapan Yönetici /lerimiz varmış; Ve ancak böyle adamların adedi arttıkça İslâm dünyası felaha erermiş. Siz de  iyisiniz diyorum: Şerif (Newaz Şerif)bir başkanınız var. – Ha dedi, biz ona Ali Baba deriz. Ne güzel diye düşündüm; Aziz milletimin S.Demirel’e baba diyen teveccühünü anımsayarak, insanların yöneticilerine meyletmesi. Yok öyle değil dedi: 40 haraminin Ali Baba’sı. Ve devam etti, diyeceksin ki bir millet için zaafı olan küçük bir çeteyi beslemek çok mu yük? Olsa olsa %3-5 yönetim firesi. Çok çalışanlar azıcıkta çalmış olsalar memleketler batar mı? Evet, çünkü milletine karşı bu cürmü işleyenler artık ondan sinyal almıyorlar bilakis yerli ve yabancı erketelerinin ( bilindik emperyalist ülke isimlerini sayıyor) sesini duyuyorlar. Ve kötü girdaplara gark oluyorlar, bereketleri kalmıyor. Nur abinin bu sosyo- kriminal analizi beni iki açıdan üzdü:

a- Kitlelerin başlarında ki zevata itimatsızlığı ne sevimsiz bir duygu yumağı. Ülkelerin ve özelde de İslâm ülkeleri yönetimindekilerin yeni başlayan memurundan The Şef’e( başkan,kral vb) kadar hepsine düşen görev sadece çalmamak değil bununla birlikte çalmadığını da sürekli kamuya tespit ettirmek olmalı sonucuna varıyor insan.

b- En güzel isimlerden biri olan- taşımaktan iftihar ettiğim- Ali isminin gerekçesi ne olursa olsun kötü bir eylemin kodu olarak kullanılması.

Kısacası siyaset zemini İslâm âleminde pek ıslak.

NOTLAR

* Bu yıl yıldız hacı maalesef yoktu. 1998 de iki tane vardı. Biri Filistinli Şehid Şeyh Ahmet Yasin diğeri bizden rahmetli N.Erbakan. Hüccac büyük bir şevkle bu zatları takip etmiş onlarla hac arkadaşı olmanın onurunu yaşamışlardı. Malum bu konuda meşhur tevatür Şeyh Şamille ilgilidir. İmam iyice yaşlanmıştır. Ruslar İmamın ölüp ellerinde kalmasından çekindiklerinden, hacca gitmek koşuluyla azat etmişler. Hac’ta o kadar çok sevgiyle karşılaşmış ki yönetim çareyi İmamı, Kâbe’nin üstüne çıkartmakta bulmuş. Tüm hüccac bu yorgun ama efsanevi Kafkas kahramanını, Mücahidini saygılamış, selamlamış.

* Geleneksel güneş gözlüğü kaybetme eylemini bu yılda gerceklestirdim. Neyse ki yedeği vardı.

* Eski Kâbe imamları insanın yüreğini eritirdi kıraatleriyle. Şimdilerde 3-5 ayet oku ver selamı: Yallah hacı! Bizim mahalle imamlarımız daha güzel ve uzun okuyorlar. Bizim imamların kalitesi arttı, kabul ama Suud tasarruf yapıyor olmalı yoksa Mısır’da hafız kıtlığı mı var. Dünya ya Kâbe den canlı yayın yapan mübaşir TV ye bakın halin düştüğü derekeyi anlarsınız; Korelilerin Müslüman olmalarına, Kur’an okumalarına sevinç duyarım ama lehçeleriyle âleme Kur’an tilavetlerine hiç kimse kusura bakmasın itiraz ederim.

* Sağ olsun DİB, TV izleme konumuzu da halletmiş. Mübaşir 1-2 (Suud kanalı, Kâbe ve M.nebevî canlı yayın), TRT Türk ve Diyanet ayrıcana da A hbr. Böylece hem TV izlemememizi hem de kötü programlardan korunmamızı sağladı.

*  Mescidi Haramda genişletme çalışmaları malumunuz 2025 e kadar sürecekmiş (2023 deseler neleri eksilir!). Az bir zaman önce Osmanlıda meccani-tedviren Kaymakamlık yapan Suudlu ağalar fırsat bu deyip genişletilen alanlara kendi isimlerini veriyorlar. King Abdullah, Melik Faysal vb. Mescidi Haram üzerine isim olur mu? Çok ayıp ediyorlar.  Kendilerinden önce hizmet edenler bir kitabe yazmaktan aciz miydi?

Osmanlı basit bir çeşme bile yapsa adını alnına yazarken, Kâbe revaklarına isim vermemiş.

* Mescidi Nebevîde kadrolu tebliğciler 7/24 görev yapıyorlar. Performans değerlendirme formları filanda tutuyorlar (herhalde kendi ödenekleri ile ilgilidir). Suud’da Hacılara iyi davranan tek şirin abiler bunlar. Talim ve sohbet halkaları oluşturuyorlar (halka da arapça imiş). Ama bizim milletten hiç giren görmedim, hatta Türkilerden bile. Dolayısıyla ülkemiz asla selefî ve de Arabistan filan olamaz olsa olsa basarlarsa parayı lejyoner alırlar. Zaten adamların anlattıklarına alt yapı da yok. Medine de 5.gündü, ziyaret mahallerini gezdiriyorlar. Hacının biri bana sordu: dere tepe dolaştırıyorlar da bizi de niye peygamberimizin mezarına götürmüyorlar? Hayret ettim bu önemli bilgiye; Peygamberimizin mezarının Medine’de olduğunu biliyordu; memleket ortalamasının üstünde bir bilgi seviyesi.  Meğer Mekke’de sormuş Medine’ye onun için gidileceğini söylemişler.-Hacım hiç selamlamaya götürmediler mi? dedim. Gitmiş birçok kez ama anlamamış künhünü, yatır gibi bir türbe de görememiş. Bu profile: aslında bütün imamların üstat İbni Teymiye gibi düşündükleri şeklindeki birleştirici mesajlarınızı nasıl ileteceksiniz? Demek adamlar denemişler bir daha da bizimkilerin yakasına sarılmıyorlar. Ben yüce milletimi temsilen bir kaç halkaya katıldım: çok abartıyorlar neredeyse İmamı Azamın İbni Teymiyyenin talebesi olduğu sanısına ulaşınca, zorlamadım onlara hayırlı işler diledim.

* Mescitler de engelli bisikleti kullananlar arasında sakarlıkta bizimkiler birinci, ikincilik zencilerin. Aklımın almadığı bu zencilerin nasıl iyi araç kullanabildikleri. Şöyle bir kanaatimde oluştu: bizim nasıl yabancı dil eğitimine yatkınlığımız düşükse sanırım şoförlüğe de düşük (benimki kesin) zira ki insan ve araçların o kadar çok ve iç içe olduğu yerlerde hiç bir kazaya rastlamadım (adam adamı ezdi ama araç değil). Oysa ki bayramda ülkemiz kan gölüydü.

* Siz bu olumsuzlukları dikkate almayınız (hayat bir mücadeledir zaten). Hiç gitmedinizse hemen bugünden gitme yollarını arayınız. Bizim M. Ali keşke param olsa da bir an önce yazılsaydım dedi. Sen yine de hemen yazıl dedim, seni yarın götürecek olan yok ki; hiç olmazsa emekli olmadan sıran gelir. Malezya’da sorumluluk sahibi ebeveyn yeni doğan çocuğu önce nüfus idaresine sonrada götürüp Hac İdaresine kaydettiriyorlarmış.

Ve birkaç tiyo:

Afganistan (2.500$), Rusya ( Dağıstan, Çeçenistan vb.3.000$), bu ülkelerle bazı Türkilerde kontenjanlar dolmuyormuş, oralarla ilişkisi olanlara duyurulur.

Bu yazı hac ve umrenin faziletlerini anlatan bir inceleme veya kılavuz değildir; onu yapan pek çok kitap var, emeğe saygı düşer bize. Gittim, gördüm 15.000 karakter yazdım. “Eleştirilen haberdir” savı arkasına sığınıp çok şeyi eleştirdim ama size haksızlık yapmamak adına kendime dokunmadım; Onu da lütfen siz yapınız ayrıca katkılarınızı da ekleyiniz ve yorumlara not düşünüz.

Zeytinburnu.19 Ekim 2015

2183 Toplam Görüntüleme 2 Bugün

Ali Taşkın BALABAN

1958 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Ü. S. B. F'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Antalyada ikamet etmektedir.. * Facebook Sayfamızı Beğenebilirsiniz: buradan abone olabilirsiniz ve yazılarımızı kolayca takip edebilirsiniz. * Yazıların üstündeki benim adımı tıkladığınızda benim tüm yazılarımı içeren 5 - 6 sayfalık menü açılır oradan istediğinizi tıklayarak okuyabilirsiniz. Yorumlar vasıtası ilede yüksek fikirlerinizi iletebilirsiniz. Lütfedip okuduğunuz için teşekkürler.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir