ŞEYHİM UÇUYOR: GİTME AĞAM, AÇILMA YAD ELLERE!

“Uzaklara Gittim Gelirim Diye, / Tabancamı Doldurdum Vururum Diye.
Hiç Aklıma Gelmez Ölürüm Diye” İ.Yeşilgül-A.Yamacı

Bu köy bu mahalle sana yeter! Hatta yedi göbek efradına da yeter. Etimiz var, sütümüz, balımız, bulgurumuz. Varsın eksik olsun soframızdan egzotik tatlar dert etme. Sen başımızdan eksik olma. Kov bizi, kız bize: yetelim biz bize! Ko olmasın, demesinler ne çıkar: aha bu herif var ya yedi köy ağası, yedi il beyi.

Yad ellerin altından Çapanoğlu çıkar, hain marabalar seni satar, bilmediğimiz yılanları çıyanları vardır seni sokar; yetinmezler başımızı daha ne gailelere sokarlar.

Sen büyüklüğünü gösterdin gördük, biz seni gözümüzde çok daha büyütürüz: sen büyüksün! Ama eller, seni ellerinde dev aynalarıyla karşılarlar o gösterdikleri büyüklük yalandır, bizim bilmediğimiz mezuraları var o kara donluların; boyunun ölçüsünü alırlar.

Kal ağam bize/bizde kal, yerli/yerde kal, kurbanın olalım dikme gözünü ötelere, yücelere…

Bu ricalar bedel ödeyen ahali tarafından hep yapıldı bu topraklarda, coğrafyada. Kimi ağa dinledi lakin bazısı kale almadı. Ve adisyonlar kondu masalara, faturalar ödendi maalesef. Tarih tekerrür etti, hep aynı nedenlerle; onlar eremedi muradına biz de çıkamadık kerevetine. Yazık oldu Feridun’a Rüstem’e.

“Geldim şu alemi islah edeyim / özümü meydanda gördüm sonradan
Zaman mahlukuna meylimi verdim / Sermayemden zarar gördüm sonradan”  Aşık Noksani

Bu yazıyı bu dönemde kaleme almamın nedeni geçenlerde Corona şehidi olan Türk ve Dünya Büyüğü, parti lideri, cemaat önderi, tarikat şeyhi, iş, bilim, eğitim, sanat, kültür, gönül insanı… merhum H. B.’tır. Elbette niyet bir ölünün ardından konuşmak değil bilakis hatırasına saygıyla, onun yoğun yaşamından didaktiği yakalamak olmalı derim.

“Tekrar mûlâki oluruz bezm-i ezelde / Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler” Y.K.Beyatlı

Anadolu’nun ücra bir köşesinde gariban bir memur iken bir şekilde bir Şeyh’lik kapmış, akabinde büyük bir aile, epey bir mal mülk, holding örgütlemiş. Hocalar hocası En profesör olmuş, binlerce teori oluşturmuş, uygulamak için birde parti kurmuş. Tüm dünya peşine düşmüş. İyide Ağam,  “Gavsul Azamlık”ta nereden çıktı, Velilerin velisi olmak hele birde Dünya Liderliğini katınca işin içine, çık çıkabilirsen bu yumağın içinden? Sünnileri hallettik Alevileri, Şiileri de kazanalım, Kemalistleri seküler camiayı da müşfik kanatlarımın altına alayım, zaten Putin benim öğrencim, Trump müridim, Çin’de Xi işareti benden alır falan… Ee, dünya liderine de bu yaraşır.

Bize afiyet olsun, başımız üstüne de -Yapma abi yapma, cıss!

GEL HA GÖNÜL HAVALANMA / ENGİN OL GÖNÜL ENGİN OL Şarkışla türküsü

FIRLATMA RAMPASI: Alibeyköy, Aksaray Aksaray, koş abi koş dolmuş kalkıyor!

Bu ülkede, coğrafyada bir insan bir şey olur. Ağamız bizim imkanımızla semirir, güçlenir. Öz güveni artıp kabına sığmaz olunca hummalı bir gayret başlar etrafta. İşte tarihi an bu andır. Şeytan ve nefis bir Fırlatma Rampası kurarlar kel tepeye, dahili ve harici bedhahlar omuz verirler.

Yancılar başlarlar goygoyculuğa: sen Ağalar Ağasısın, Şahlar Padişahısın, Şeyhler Şeyhisin, İslam halifesi, Cihangirsin, Müçtehidsin, Mücedditsin, Kainat İmamısın, Dünya Önderi- Liderisin hatta pek tabi ki tüm zamanların en büyüğüsün… Bu naneleri yer yemez, gözünün yaşına bakmadan Tiz zamanda Ağamızı ve daha nice değerimizi uzayın ve meçhul akıbetin karanlıklarına dehlerler. Ve büyüğümüz asla Voltran’ı oluşturamaz ( eskiden kırklara yedilere karışırlardı hiç olmazsa). Zaten tam o esnada tefessüh etmiş, özü çürümüştür elemanımızın.

“Yine bana esmer günler düştü eyvah / Yine bana hüsran bana yine hasret var.”   Kayahan

Bu filmi o kadar çok gördük ki bıktırdı, yıldırdı, yordu bizi.

Aslında bu yazı bir orijinallik içermiyor. Batıdaki Prens ve Krallara doğuda ise Hakan ve Sultanlara takdim edilmiş binlerce ‘ Siyasetnamelerden’ kısa bir özettir.

Akil adamlar eserlerinde hep bu zevatın komplekse kapılmasının lüzumsuzluğunu vurgulamışlar; ahali onlardan bir mükemmel Tanrı rolü beklemiyor, o konuyu halletmiş bir biçimde. Aranan basit bir çoban veya amele ki gideni çevirecek, döküleni toplayacak.

Diğer bir ifade ile: kendilerinin/ kendiliğinden olan, küçük, özel, şirin, sevimli“ Adil bir Kralcık” (Emir, Abla, Başkan, Dede, Şeyh…)  hepsi bu.

Deryadan nasibimiz elimizdeki kap kadardır. M. Şekûr

22932 Toplam Görüntüleme 4 Bugün

Ali Taşkın BALABAN

1958 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Ü. S. B. F'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde memur olarak çalıştı. Antalyada ikamet etmektedir.. * Facebook Sayfamızı Beğenebilirsiniz: buradan abone olabilirsiniz ve yazılarımızı kolayca takip edebilirsiniz. * Yazıların üstündeki benim adımı tıkladığınızda benim tüm yazılarımı içeren 5 - 6 sayfalık menü açılır oradan istediğinizi tıklayarak okuyabilirsiniz. Yorumlar vasıtası ilede yüksek fikirlerinizi iletebilirsiniz. Lütfedip okuduğunuz için teşekkürler.

Bunları da sevebilirsiniz

ŞEYHİM UÇUYOR: GİTME AĞAM, AÇILMA YAD ELLERE!” için 2 yorum

  1. Türkçe ancak bu kadar kullanılır,Anne sütü gibi arı,ekmek su gibi helal ve temiz ,okunurken her gönüle girebilecek kadar mütevazı ve samimi kelimelerden oluşan satırlar.Insan okurken Osmanlı zamanında Istanbul’da nefes alıyor gibi oluyor insan…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir