İhvan – Cemaat & OYAK – MOYAK

Ben sana tutsak sen bana yasak
Gel günahlarla korkularla gel (Sezen Aksu)

90 lı yılların yarıları. Bir küçük doğu kentinde iftar vakti. Oruçlar açılmış davet sahibi Nuri amca çay servisinde hız denemesi yapıyor. Vücutlar insülin dengesini sağlamaya çalışırken hafif bir uykuyu ve rehaveti de kamçılıyor. Bazı misafirler birbirlerine usulen hal hatır sorup birazdan hangi pastaneye dondurma yemek için konuşlanacaklarını örgütlüyorlar. Fonda bir konuşmacı var, kimse çok ayrımında değil ama Zaman Gazetesi yazarı A. K.(sanırım oydu) “Altın Nesil” serlevhalı bir mevzu anlatıyor. Titiz ve binbir emekle yetiştirilen, yeni ve gelecek Türkiyenin belirleyicisi olacak bu altın neslin ne kadar iyi ve okumuş çocuklar olacakları anlatılıyor. Açıkça itiraf etmeliyim ki her zaman konuşanları ciddiye alan, bunu nezaketin gereği addeden ben dahil hiç kimse can kulağıyla dinlemiyoruz. Lakin bir ara “ihvan” sözcüğünü duyunca ayıktım ve kulak kesildim. Biz diyordu biz! Gergef gergef işlediğimiz, gönül ve göz nuruyla suladığımız bu Altın Nesli asla ve asla İhvan gibi çakallara yem ettirmeyeceğiz! Ne büyük bir laf!

Sonra daldım 1940 lı yıllara. Rahmetli şehid Hasan El Benna geçti zihnimden. Gazze üzerinden filistin savaşına giden İhvan Alayları, Siyonist çakal sürüleriyle boğuşan, onlara arzı mev’udu dar eden ve çoğu şehid düşen İhvanlı yiğitler; İsrailin bitmez tükenmez kini, Gazze, Hamas. Sonra Nasır ve ardılı mübarek çakallarca darağaçlarında sallandırılan İhvanın alimleri, mensupları…

Bilindik bir geleneğin fakihliğiyle tanınan bir temsilcisinden böylesi profesyonel, nesnel ve analitik yaklaşım beni şaşırtmıştı. Hem de mütevazi ve hatta alakasız bir ortamda. Yine de  bu yaklaşımı bir dünya markası  olan İhvana karşı kibirlenme olarak değil belki Altın Nesle bir moral alkışı olarak yormuş ve tebessüm etmiştim.

Bunları şimdi niye hatırladım? Daha doğrusu İhvan ile Cemaati niye yanyana getirdim, sebep: İnanın Rabiya Meydanı da değil günümüzdeki Cemaate karşı yapılan operasyonlar da.

Hatırıma Sisi’nin Çılgın Süveyş Kanalı Projesi getirdi. Mısır tarihinin en büyük yatırımı. Geçenlerde El Cezire yeni projeyi anlatıyor: Mursi de düşünmüş ve bu işi Türk ve Katarlı ortaklarla yap-işlet-devret(me) modeliyle yapmaya karar vermiş lakin siyasi ömrü elvermedi. Sisi ise tamamen yerli bir güçle yapacakmış: MOYAK ve onun altında 17 taşeron firmayla (bunların ABD ve AB şirketleri olduğu fısıldanmakta). Bizim “Kanal İstanbul Projesi” ile onların “Kanal Süveyş Projesi” nin pek çok benzeşeni tesadüf olabilir ama bizim OYAK’ımızla onların MOYAK’ının benzeşimleri tesadüf olamaz diye düşündüm. Aynı ortak aklın mahsulleri olmalılar.

MOYAK Group Mısır ekonomisinin ve dolayısıyla Mısır YİGSM Hasılasının %40 ından fazlasını elinde bulunduruyor (OYAK maalesef %10 civarında). Ülke ekonomisinin yarısı blok halinde tek firmaya ait. Mısır Ordu Yardımlaşma Kurumu, muvazzaf ve mütekait Ordu mensuplarının yönetiminde. Yani düpe düz Ordu yönetiyor, hiyerarşik emir – komuta zincirinde. Bir ekonominin baş ve en etkili aktörü Ordu ise siz onu ikna veya halletmeden ülkeyi nasıl yönetebileceksiniz. Bir çok ülkede küçük ve etkisiz sermayenin bile siyasete hayati müdahalelerde bulundukları gözlemlenir, yaşanırken Mısırda % 88 oranında oy alsanız ne yazar.

İhvan bu Ordu ile baş etmek için Hizmet Hareketinin tecrübelerini dikkati nazarına yerleştirmelidir behemehal. Cemaat te Altın Nesillerin ayağını taştan korumak için İhvan Hareketini iyi izlemelidir.

Hep Bir Hallı Turhallıyız
Biz Bize Benzeriz (C.Karaca)