YÖNETİCİNİN ÜÇÜNCÜ GÖZÜ

Hayatı düzene koymak için genellediğimiz, biçimlediğimiz sınırların yetersiz geldiğini gördüğümüzde yeni kavramlar üretiriz. Onun için dört mevsimin ötesinde yaşadığımızı beşinci mevsim olarak adlandırırız. Beş duyumuzu yetersiz hissettiğimizde altıncı histen bahsetmeye başlarız.

Üçüncü göz alışılagelen bakış açılarımızın yetmediği yerde adlandırdığımız yeni bir bakış açısıdır.

Yönetmek ve gözetmek çok komplike bir özellik olduğundan, yöneticinin üçüncü gözle bakması ciddi önem taşımaktadır.

İnsan davranışlarının bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır. Görünmeyen tarafını hiç dikkate almadan sonuçlar çıkarmak yanıltıcı olabilir.

Yöneticinin davranışlardaki arka planı görmesi için yeterince bilgi sahibi olması, diğer taraftan üçüncü gözle bakmayı bir yöntem olarak benimsemesi gerekir.

Bir örnekten yola çıkarak üçüncü gözle bakmanın ne olduğunu biraz daha iyi açımlayabiliriz.

Diyelim ki, bir eleman işe geç geldi. Buna üç açıdan bakabiliriz.

1.Bakış açısı: İşe başlama saati 8.00 olmasına rağmen belirtilen saatte eleman gelmemiştir. Mevcut durumu tespit eden bir bakış açısıdır.

2.Bakış açısı: Saat 8.00 gelinmesi gereken işe zamanında gelinmediği için kural ihlali yapılmıştır. Kural çiğnenmiştir. Kişi kurallar karşısında uyumsuzdur. Cezaya müstahak biridir.

3.Bakış açısı: Çok seçenekli ihtimallerden herhangi biri nedeniyle gecikme söz konusu olabilir. Kişisel bir hastalık hali, sosyal olarak çevresinde oluşan ölüm, hastalık veya öngörülemeyen diğer zorlayıcı sebepler olabilir. Yine elde olmayan yol kapanması gibi trafik gecikmelerine dayalı olabilir.

Eğer yönetici elemanı robotik bir makine gibi düşünüyor ve insani halleri dikkate almıyorsa üçüncü gözle bakması mümkün değildir. Her insanın özel ve özgün bir tarafı vardır. Yönetici hem insanlar arasındaki ortak paydaları hem de özel ve özgün durumları dikkate alarak bir ahenk oluşturursa başarılı olur. Yoksa hem verimsiz hem de despot bir yönetici olur.

Sağlık teşkilatında sağlık elemanı olarak çalıştığım dönemde bir gün işe geç kalmıştım. Çok geçerli bir nedenimde yoktu. O gün imza cetvelleri kontrol edilmişti. Geç gelenleri sağlık müdürü tek tek çağırıp ifade alıyordu. Sıra bana geldiğinde içeri girdim. Sıcak bir tebessümle karşıladı. Çayımı söyledi. Sonra “Buraya neden geç kaldığını sormak için çağırmadım. Ola ki bizim bilmediğimiz bir sıkıntın vardır. Bu konuda yapabileceğimiz bir şey varsa onu öğrenmek istedim.” dedi. Mahcup oldum. “Hayır, özel bir sorunum yok, ayrıca gösterdiğiniz iyi niyet ve nezaket için çok teşekkür ederim.” dedim. Daha sonrada işe geç kalmamak için azami dikkat ve özeni gösterdim.

Sağlık müdürü üçüncü gözle bakmıştı. Hem kendisi için bir gerginlik olmamış, hem de bana gereken mesajı vermişti.

Önemli bir bakış açısı olan üçüncü gözle bakmak için bir yöneticide hangi özellikler olmalı, hangi özellikler olmamalı bunun irdelenmesi konuyu biraz daha açıklığa kavuşturacaktır.

Üçüncü göz için olması gerekenler:

1-İnsan sevgisi: İnsanı sevmeyen, insanı anlayamaz. İnsanı anlamayan insanı yönetemez. İnsan sevgisi deyince bunun içine erdem girer, hoşgörü girer, empati girer. Erdem deyince ruhsal olgunluk, alçak gönüllük, doğruluk ve iyi olma hali akla gelir. Bu özellikleriniz varsa yargılayıcı değil, anlayışlı bir bakış açısıyla bakmak mümkündür. Başka insanların duygu halini paylaşabilecek bir duygudaşlığınız olursa anlaşmak ve yönetmek güzel bir armoniye döner.

Bizim kültürümüzde insan sevgisi önemli yer tutar. Yunus Emre’nin Mevlana’nın eserleri insan sevgisini merkez alır

2-Bilgi: Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek ile muhakemenin çalışması sonucu ortaya çıkan düşünceler bizim bilgi dağarcığımızı oluşturur. Sadece iyi niyet, sadece sevgi insanı anlamaya yetmez. İnsanın duyuş, düşünüş ve davranış biçimi hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan üçüncü gözle bakma becerisini gösteremez. Çünkü üçüncü gözle bakmak hem seçenekli bakmayı hem de seçenekleri değerlendirmeyi kapsar. Bilgisi olmayan, muhakemesi olmayan seçenek oluşturamaz, seçenekleri doğru değerlendiremez.

Üçüncü göz için olmaması gerekenler:

1-Önyargı: Bir kimse ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz kanaat, kişinin gerçek kişiliğini anlamaktan alıkoyar bizi. Çoğu zaman yaşanmış bir vakıa genelleştirerek ön yargıya dönüştürürüz. Mesaisine ikinci kez geç gelen kişiye “zaten sen hep geç gelirsin.” diyerek, münferit bir davranışı bir karakter olarak algılarız. Yönetici münferit davranışları genelleyerek esnek düşünme yeteneğini kaybedebilir. Muhayyilesiyle, muhakemesiyle olayları kişileri değerlendirebilmenin ön şartı önyargıları ortadan kaldırmaya bağlıdır. O zaman üçüncü gözün ufku açılır.

2-Dedikodu: Başkalarını çekiştirerek, kınayarak aleyhinde konuşmak insan ilişkilerini bozan ve güvensizlik yaratan kötü bir özelliktir. Bir kişi hakkında dedikodu yapmak o kişi hakkında hoşa gitmeyen bir sıfatı kendi içinde yargıya dönüştürmektir. Bunu bir başkasıyla paylaştığında artık geriye dönüşü yoktur. O dedikodu kartopu gibi mesafe aldıkça büyür ve gelişir. Bu durum yarasız yere kurt düşürmektir. Sosyal açıdan oldukça vahim sonuçları olur.

Bir Çin hikâyesinde, öğretmeni hakkında dedikodu çıkaran öğrenci sonra bunun yanlışlığını anlar ve öğretmeninden özür diler. Öğretmeni öğrenciye içi kuş tüyü dolu bir yastık getirmesini ister. Öğrenci ve öğretmen kuş tüyü dolu yastıkla yüksek ve rüzgârlı bir tepeye çıkarlar. Öğretmen kuştüyü yastığı açmasını söyler. Yastık açılır ve kuş tüyü rüzgârda her tarafa yayılır. Öğretmen öğrenciye döner ve derki, “Şimdi bu kuş tüylerini yastığa tekrar yerleştir, bakayım. Dedikodu da böyle bir şeydir”

Yöneticinin dedikoducu olması yönetimi güvensizliğe dönüştürür. Bir İspanya Atasözünde “Size onun bunun dedikodusunu yapan başkalarıyla da sizin dedikodunuzu yapar.” denilmektedir. Dedikodu üçüncü gözle bakabilmeyi önleyen bir davranıştır. Çünkü gerçekliğini tam test etmeden yaydığınız bir dedikodunun ön yargısı artık sizi sınırlayan bir duvar olmuştur.

3-Öfke: Kızgınlık, hışım ve hiddetle insan olumsuz duyguların seline kapılır. Öfke insandaki objektifliği önleyen bir durumdur. İnsan öfke anında akıldan uzaklaşır. Onun için “Öfke ile kalkan zararla oturur.”diye bir atasözümüz vardır. Yönetici öfke anında sonradan telafi edemeyeceği sözler sarf edebilir. Öfke olumsuz duyguların oluşturduğu bir ön yargıya yol açar. Üçüncü gözle bakabilmek, kişinin akl-ı selimle olası seçenekleri doğru değerlendirmesine bağlıdır. Öfke akl-ı selimi ortadan kaldırdığından üçüncü gözde bakmak mümkün olmayacaktır. Öfkesini kontrol altına alamayanlar yönetici olmamalıdır.

Eğer yönetici üçüncü gözle bakmayı başarıyorsa işte ve hayatta verimi ve mutluluğu artacaktır. Esasında sadece yöneticiler değil, hepimiz insana sevgi, anlayış ve hoşgörüyle baktığımızda arzu ettiğimiz mutlu dünyayı oluşturacağız.

1060 Toplam Görüntüleme 1 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir