CUK OTURAN HUKUK SÖZLÜĞÜ

ADALET: Güçlünün hafıza kayıtlarından sildiği, zayıfın imdat yerine kullandığı sözcük. Herkese lazım. Edebiyatı herkesin hoşuna gider. Ama onu yaşatmak oldukça zor.
AF: Devletin kendi adaletinden emin olmadığı için suçlu karşısında ara sıra geri çekilme ihtiyacı duymasıyla ortaya çıkar. Mağdurun rızası alınmadan yapıldığında bir çeşit “ark altından bostan bağışlama” anlamını taşır.
ANAYASA: Bir defa delinmekle bir şey olmaz” anlayışı karşısında bekareti tartışılır olmuştur. Her darbede yamulup yeni şekil aldığından her siyasi onu düzeltme sevdasına kapılır.
AVUKAT: Para ile dert satın alan daha sonra bu dertleri, savunmanın kutsallığına bizleri inandırarak savunup geçimini sağlamaya çalışan kişi
BİLİR KİŞİ HEYETİ: En az üç baş, altı ayaktan oluşan hilkat garibesi, fikren malûl yaratık. Her şeyi bildikleri sanısıyla /yanılgısıyla hakimlerin en itibar ettikleri başvuru adamları.
CEZA: Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi; içinde gerçek anlamını bulur. Ama bir ülkede kanunsuzluk teamül ha!ini almışsa cezanın kimin başında patlayacağı belli olmaz.
DAVA: Ülkemizde uzamasıyla meşhur Bazen dava düşmesi, Pat! Güm! gibi ucuz esprilere konu olabilir. Bazen da büyük dava, dava adamı gibi sözlerde önemli bir yere oturur.
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ: Herkese lazım.Ama bazen masumiyetin, Bazen ihanetin, Bazen da bölücülüğün payandası olarak kullanılabilir. Böyle durumlarda söylenene değil söyleyene bakmak gerekir. Zira bir yılan doğruluğundan bahsediliyorsa kulağınızı değil, gözünüzü kullanmalısınız.
FERAGAT: Halkın haklarını bilmemesi nedeniyle bunlardan vazgeçmesidir. Her ne kadar meydanlarda “şu hakkımız, bu hakkımız, söke söke alırız” diye bağırılsa da, bu ancak bazı hesaplan olanların maniple sanatından kaynaklanır. Feragatten vazgeçildiğini göstermez.
GABİN: Çeşitli vaatlerle irade zaafiyetine uğrattığı kişinin oyunu elde etme hali. Yalnız şu var ki aldatan kadar aldananın da kusuru var.
HACİZ: Küçüğünde fırtına koparır, büyüdüğünde farkına bile varmayız. Örneğin evimizdeki bir eşyaya haciz konsa onurumuz, gururumuz ayağa kalkar. Dış borçlardan ülkemize konulan hacizleri ruhumuz bile duymaz.

HAKSIZ REKABET: Ahlaki değerlerin aşındığı ortamda namussuzun namusludan daha güçlü olması.Bu, mağlubu galibinden makbul bir savaştır. Ama çoğunluk galipten yanadır.
HAKİM: Verdiği kararla sanığın veya davalının kimyasını bozan kişi veyahut kararı üst mahkemeden dönünce kimyası bozulan kişi.
İŞ KAZASI: Piyasa esprilerinde istenmeyen gebelik olarak tanımlanır. Fakat MizaHukuk’taki anlamı ülke için düşüne düşüne düşünce suçu işlemektir. Şu var ki, bir nebat gibi yaşayanlar asla bu suçu işlemezler.
İNFAZ: Ülkemizde özellikle yargısız olanı meşhurdur. İlk yargısız infaz ağlayan çocukların ağzının üstüne vurulmasıyla başlar. Sonra bu durum topluma dalga dalga yayılır. Medyada ise iyiden iyiye olgunlaşır.
KARŞILIKSIZ ÇEK: Politikacı vaadi gibidir. Gerçi bu benzetme biraz hafif oldu. Çünkü karşılıksız çekte hapis cezası var.
KANUN: Eskidiği ve ekşidiği halde bile zorlayıcılığını koruyabilen kurallar. Kendine körü körüne itaat etmeyenleri demir kafese koyduran norm.
KARİNE: Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diyerek karinenin anlamını ilk defa atalarımız keşfetmişlerdir. Bizde Düşünen Türkiye, Konuşan Türkiye, Tartışan Türkiye, Karışan Türkiye, Darbe, nakarat şeklindeki siyasal aşamalarda neyin neye karine olduğunu görmekteyiz.
KİTAP: Yakılan ve yasaklanan nesne, ama öyle bir nesnedir ki yanarken bile aydınlatır, yasaklanınca da elden ele gizli gizli dolaşarak ışık verir.
MÜLKİYET: Mülkiyet denince aklıma önce çıplak mülkiyet geliyor. Beni bu düşünceye sevk eden şey, kıyı kentlerimizin tatil “yörelerinde insanımızın giremediği, Türk parasının geçmediği yerlerin bulunmasıdır. Bu güzelim yerlerin intifa hakkı (kullanma-semerelerinden yararlanma) çıplak turistlere, çıplak mülkiyeti ise bize ait.
MANEVİ TAZMİNAT: Bazen düşünce özgürlüğünü insanın ağzına tıkayan Bazen da patavatsızın ağzına şamar gibi vurulan müeyyide.
PAZARLIKLI ALIŞVERİŞ: Güç odaklarıyla siyasi iktidarlar arasındaki ilişki usulü. Bu bağlamda vatandaşın oyu da dolgu maddesi olarak kullanılır.
SİYASAL PARTİ: Devletin lütfüyle kurulan, gazabıyla ortadan kaldırılan bir çeşit teşekkül. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğu rivayet edilir.
SUSMA HAKKI: Millet olarak sonuna kadar kullandığımız bir haktır. Buna sabırlı veya tahammülü güçlü millet olduğumuz yolunda iyimser yorumlar getirenler de vardır.
SUÇTA KANUNİLİK: Bir eylemin suç sayılmasının kanunda belirtilmesi ilkesi.Ama kanunlar lastik gibi sünmeye elverişli ise suçun neresinde olduğunuzu nasıl kestireceksiniz? Ya da bir yazarın dediği üzere, kanunlar bir örümcek ağı gibi güçlülerin delip geçtiği, zayıfların takılıp kaldığı bir konumda ise bu ilkeyi nereye oturtacaksınız?
SEÇİM ÇEVRESİ: Parti liderlerinin irade yörüngesi.
SALAHİYET GASPI: Gücün hesaba çekilmeyecek şekilde büyümesi karşısında her zaman zuhur edebilecek durum.

SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ: Daha ziyade milletvekillerinin parti parti dolaşmasıyla tezahür eden bir çeşit özgürlük.
SOSYAL DEVLET: Siyasi edebiyatta çok kullanılan ama sadece orda kalan zavallı kavram.

SALDIRMAZLIK ANLAŞMASI: Sebebi vücudunu diğer bir partinin batmasına bağlayan anlayış dolayısıyla, asla partiler arasında mümkün olmayan anlaşma.

RÜŞVET: Zamane anlayışına göre bir çeşit makam rantı. Bir kısım avukatın üretip illegal yollardan piyasaya sürdüğü atasözleri bile mevcuttur. “Rüşvette cimrilik olmaz” “Rüşvet verirken ikram altına sokmak esastır.”

VİCDAN: Son zamanlarda cüzdanla rekabete giren ve mağlup olan zavallı.

VEKALETSİZ İŞ GÖRME: Az gelişmiş yörelerde sahibinden vekalet almadan mahallenin namusundan kendini sorumlu tutan kişilerin yaptığı bekçilik faaliyetleri olarak görülebilir. Bazen de durumdan ders çıkarıp vekalet almadan devlet bekçiliği yapanlar bulunabilir. Ülkemizde en yaygın olarak bu şekillerde görülmektedir.

YALAN: Ticarette reklam, siyasette propaganda, Avukatlıkta savunma biçimine giren gerekli malzeme.

YASALARIN ÇATIŞMASI: Yasalar çatışır arada vatandaş ezilir. Olsun bir kere hukukun üstünlüğünü ağzımıza çiklet yapmışız ya, altta kalanın canı çıksın, ne önemi var.

YORUM: Keser gibi kendi tarafına yontma yöntemiyle konuyu değerlendirme. En başarılı yorumlar avukatlar tarafından yapılır.

YÜZ KIZARTICI SUÇLAR: İnsani duyarlılığım yitirmiş ve manda gönüne dönmüş, kızarmaya elverişli olmayan yüzler için ismiyle müsemma olmayan suçlar.

2123 Toplam Görüntüleme 2 Bugün

Durdu GÜNEŞ

1962 Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Kamuda sırasıyla Çevre Sağlığı Teknisyenliği, Ruhsat İşleri Şefliği, Sosyal bilgiler Öğretmenliği, Avukatlık, Hukuk Müşavirliği, I. Hukuk Müşavirliği, Genel Müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Hukuk Dergisi Genel Yayın Kurulu Başkanlığı, İdarecinin Sesi ile Hukuk ve Demokrasi Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Kişisel gelişim ve mizah ağırlıklı kitapları bulunmaktadır. Yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir